2050 YILINDAN GERİYE BAKINCA : METAVERSE

Ömer Kayani

Dünyanın başına gelen onca şeye rağmen 80 yaşını görebileceğimi hiç düşünmemiştim. Uzun zamandır içinde tek başıma yaşadığım mağarada birbir zorlukla bulabildiğim bir defter ve kırık kalemle meşale ateşinde bunları yazıyorum.

Kendimi mağaraya duvarlarına resimler kazıyan eski insanlar gibi ilkel bir durumda  hissediyorum ama zaten fazlaca da yapacak bir şeyim kalmadı bu dünyada.

Geriye dönüp baktığımda olmaz dediğimiz herşeyin olduğunu, bize bunu yapamazlar dediğimiz herşeyi bize yaptıklarını acı bir şekilde hatırlıyorum.

Tüm zorluklarına rağmen güzel bir dünyada yaşarken 2020’de gelen o ilk pandemi ile hayatlarımızın büyük değişimi başladı.

Bu yaşlı gözler neler gördü neler.

Yıllar süren salgın kapatmalarıyla insanlar kitleler halinde ardı ardına aşılandılar.

İlk aşıları takip eden 3-4 sene içinde kalp krizinden kitlesel ölümler yaşandı.

Yeni ölümler kapanmaları, kapanmalar yeni aşılamaları tetikledi.

2022 yılının son çeyreğinde tüm dünyada yaşanan büyük ekonomik çöküş pandemi ile birleşerek işleri daha da kötüleştirdi.

Tedarik zincirlerinin kırılması ve büyük gıda kıtlıkları yaşanmasıyla ülkelerde çatışmalar çıktı, hükümetler devrildi. Büyük şehirler bulundukları ülkelerden bağımsız hareket etmeye başlayıp kendi şehir devletlerini kurdular.

Ülkeler arasında pandemi sırasında başlayan ticaret savaşları sıcak savaşlara dönüştü.

Bu kadar ileri düzeyde olduğunu farkedemediğimiz robotların 2022’de birden ortaya çıkması ve birçok sıkıcı işi yavaş yavaş devralmaya başlamaları insanları biraz umutlandırmıştı ama o umutlarımız da boşunaymış.

Herşeyin nasıl elektrikli hale dönüştürüldüğünü, artık çocukların doğmadığı yılları, insanların karbon pasaportlarının izin verdiği kadar hayatlarını idame ettirebildikleri, nüfusun neredeyse yüzde 85’inin çiplendiğini, yapay zekanın polis, öğretmen, hakim gibi devlet memurluklarını nasıl bitirdiğini, robotların nasıl hızlı bir şekilde üretilerek kısa sürede insan nüfusunun yüzde 5’lik kesimini oluşturduğunu, onlara verilen anayasal hakları, 5-6 şirketin dünyanın tüm işlerini nasıl ele geçirdiğini, çok yüksek fiyatlı yapay organ üreticisi şirketlerin ürünlerini kullanan hastaların nasıl resmi sahibi olduklarını, dünyada blockchain’e kayıtlı olmadan hiçbir eşyanın kıpırdayamadığını, büyük siber saldırılarla silinen data bankaları yüzünden insanların bir gecede nasıl herşeylerini kaybettiklerini, kıtlık sonrası insanların yeme içme alışkanlıklarının nasıl yapay ete ve haplara indirgendiğini, kuantum bilgisayarların işlem gücü ve yapay zekanın son haliyle hızı katlanarak artan teknolojik gelişmeleri,  yeni kurulan dev robot üretim şehirlerini, hayvanların çeşitli bahanelerle nasıl imha edildiğini, evlerden arabalara kadar herşeye getirilen ve ödemesi çoğu insan tarafından mümkün olmayan devasa vergiler sonrasında insanların nasıl konteynerlarda yaşamak zorunda kaldığını, aşılanmayı ve yapay zekanın kurallarını kabul etmeyenlerin büyük çatışmalardan sonra kendi özel şehirlerine mahkum edilerek nasıl modern zamanların Amişleri haline geldiğini, çevrecilik adı altında kağıda basılı yayınların/kitapların /defterlerin/kalemlerin nasıl ortadan kaldırılarak dijital hale getirildiğini, havada uçuşan nano tozların insanlara özel hayat yaşayabilecek alan bırakmamasını ve 6 yıl önce yani 2044’de elektriklerin kesilmesi ve bir daha gelmemesi üzerine insanlığın tüm bilgi birikimine ve hafızasına nasıl bir reset atıldığını uzun uzun tüm detayları ile yazmak istiyorum ama önce en önemli noktadan başlayayım.

İnsanların maddi dünya ile olan ilişkilerinin koparılıp öteki evrene götürüldükleri  noktadan.

METAVERSE

Önceleri ne olduğunu tam olarak anlayamamış, Metaverse internetin 3 boyutlusu deyip geçmiştik. Sadece sanal gerçeklik gözlüğünüzü taktığınızda görebildiğiniz alemdeki gerçek olmayan arsaların kripto paralarla devasa rakamlara satılmaya başlanması ile bazılarımız “neler oluyor” demeye başlamıştı.

Sonrası çorap söküğü gibi geldi.

Pandemi ile eve kapanmaya ve tüm işlerini internet üzerinden yapmaya alışmış çocuklarımız, yaşanan büyük gıda kıtlığının getirdiği, kaos ve çatışmalar sırasında zaten yaşadığımız harabe gibi evlerden  çıkamaz olmuşlardı.

Hiç bir şey bulamasak bile herkesin rahatlıkla ve dünyanın en ücra köşesinden bile bağlanabildiği kesintisiz interneti vardı. İçinde yaşadığımız dünya açlık ve sefaletin hüküm sürdüğü o kadar acımasız bir yer halini almıştı ki çocuklarımız “avatarları” ile istedikleri her şey olabildikleri Metaverse evrenine yani “alternatif diğer dünyaya”  hiç düşünmeden dalmışlardı.

Sadece çocuklarımız mı, neredeyse herkes.

Her nasılsa büyük bir düzenle çalışan droneler aracılığıyla bizlere dağıtılan besin haplarımızı ve vücudumuzun su ihtiyacı için gereken serumlarımız alıyorduk ama iş bu kadarla kalmamıştı.

Büyük kıtlıktan hemen önce yasal hale gelen kenevirin hafifinden- ağırına çok çeşitli dozları serbestçe ve neredeyse bedava olarak herkese veriliyordu.

Metaverse evreninde avatarlarıyla kendilerini adeta yeniden yaratanlar, ki bu alternatif evrende yaratanlar ifadesini özellikle kullanıyorum, artık mutlu oldukları kişilerdi.

Günlerce uyanık kalmaları için gereken gücü ve besini sağlayan serumlarını kollarına, VR gözlüklerini gözlerine, dokunmayı/acıyı/hazzı hissetmeleri için gereken aygıtı kafalarındaki sinir sisteminin üzerine koyup rüyalarındaki kişi olarak bir rüya alemine dalıyorlardı.

Kullandıkları kenevir gerçek dünyadaki “acı ama gerçek karakterleri” ile Metaverse evreninde kendi elleriyle oluşturdukları “güzel ama sahte karakter” arasında oluşan kişilik bölünmesini ortadan kaldırıyor, rüya evrenine rahat geçişi sağlıyordu.

Artık Metaverse tüm vaktin geçirildiği gerçek dünya olmuş, gerçek dünya ise sadece serum, tuvalet torbası değiştirme gibi mecburi işlerin yapıldığı film sırasında verilen reklam arası gibi dönülen bir sahte dünya haline gelmişti.

O alemde de zenginler vardı, o alemde de avatarınıza marka ayakkabılar marka elbiseler evrenin güzel noktalarında evler alabilmek için kazanılması gereken paralar, yapılması gereken işler vardı.

Peki ya dinler ne oldu derseniz, o dünya kendi dinleri ile geldi.

O dünyada da mabetler vardı. Teknolojiden – toteme, şarkıcıdan – bilimadamına kadar tapılan herşey vardı ama gerçek Yaratan yoktu.

Peki bu teknolojiyi bize sunanlar neler yapıyordu?

Onlar su kaynakları olan yeşil vadilerde yüksek duvarlarla çevrili mini şehirlerinde eski dünyanın bütün nimetlerini hiç bir değişiklik olmadan yaşıyorlar, en yüksek teknoloji ile korunup, en yüksek teknoloji hava araçları ile diğer mini şehirlere seyahat ediyorlardı.

Uzaya çıkan araçların sonik patlamalarını duyuyor ve bazen ışıklarını görüyorduk ama orada ne yaptıklarını bilemiyorduk. 

Dünyada milyarlarca insan adeta açılan bir yarıktan bir portaldan içeri girerek ayna dünyalarda kaybolmuşlardı.

Bize Metaverse teknolojisini sunanların şeytani zekalarıyla taklit ettikleri şeyi anladığımızda artık çok geçti.

“Metaverse ile alemler içinde alemler yaratmışlar ve kulak arkasına taktırdıkları  çiplerle insana şah damarından daha yakın hale gelmişlerdi. “

İnsanlar hem gerçek dünyada hem de diğer dünyada tutsak olmuşlar adeta “arafta” sıkışıp kalmışlardı.

“Tıpkı cennetten kovulan şeytanın dünyada sıkışıp kalması gibi.”

Hiç bir şeyimiz kalmamıştı ve daha mutlu olduğumuzu sanıyorduk.

Gözlüğümüzü çıkarmadığımız sürece…