DÜNYA HAYATI ŞEYTANA SONSUZLUK GİBİ GELİNCE

Ömer Kayani

“Aramızda bir topluluk var. Geçmiş yaşamlarını eksiksiz olarak hatırlayan insanlar. Kendilerine “Sonsuzlar” diyorlar. Sonsuzlar arasında iki grup iktidar mücadelesi veriyor. Bir tarafta “İnananlar” var. Bilgilerini bütün insanlığın korunması ve gelişmesi için kullanmaya çalışıyorlar. Onların karşısında “Hiççiler” var. Bu gücü bir lanet olarak görüyorlar. Yeni teknolojiler, Hiççilere dünyadaki hayatı bitirme fırsatı yarattı. Şimdi bunu kontrol etmek için yarış içindeler.”

Yukarıdaki satırlar 2012 yapımı “Infinite” (Sonsuz) filminin açılış sahnesinden.

Filmin konusu kısaca şöyle.

“Evan Michaels çok gerçekçi rüyalardan ızdırap çeken bir adamdır. Geçmişteki yaşantısından anılarını rüyalarında gören Evan, günün birinde Cognomina isimli gizli bir örgütü keşfeder. Cognomina örgütü yüzyıllardır varlığını sürdüren çok gizli bir örgüttür ve yıllar boyunca reenkarne olarak dünyaya gelen kadın ve erkeklerden oluşmaktadır. Bu örgütün üyeleri zamanın değişmesi alanında ajan olarak çalışmaktadır. Fakat çok güçlü bir düşman zamanın hassas dengelerini tehdit etmektedir. Dünyanın düzenini değiştirecek isim ise sayılamayacak kadar fazla hayat yaşayan ancak bunların birer rüya olduğunu zannettiği için kendini şizofrenik zanneden Evan olacaktır ve sonsuz bir döngünün içine girdiğinden haberi yoktur.”

Yukarıdaki anlatımdan öne çıkarmak üzere vurguladığımız cümleler aslında filmin konusunu çok güzel özetliyor ve senarist “daha ne kadar ipucu verebilirim” anlayın artık demiş adeta.

Ama biz yine de konuyu detaylandıralım.

Geçmişini hatırlayamayan kahramanımız Evan, “Hiççiler” ile “İnananlar” arasındaki “Sonsuzlar” savaşında kendini hapishanede Hiççilerin (dünyayı yoketmek isteyenler) başındaki kişi tarafından sorgulanırken bulur.

Lafı eğip bükmeden filmde geçen şu Hiççiler yani Nihilistlerin (hiçbir şeyin var olmadığını, Tanrı’nın varlığını, iradenin özgürlüğünü, ahlakı ve tarihin mutlu sonunu reddeden) adını Şeytan yada şeytanın yeryüzündeki uşakları olarak koyalım.

Her dili bilen, geçmiş hafızaları yüzyıllar öncesine uzanan bu gruba küreselcilerin bir kolu derseniz de sorun olmaz kanısındayız.

Hapishaneye dönersek, şeytan Evan’dan geçmişte birlikte yaşadıkları hayatları hatırlamasını istemektedir.

Burada hatırlamasına yardımcı olması için “Roma” ile yapılan hem “Sirakuza” (yaptığı savaş aletleri ile Arşimet’in Roma ordularına kan kusturduğu savaş) hem de  “Kartaca” savaşlarını, ardından da Fransız devrimini (aydınlanmacıların krallığı devirmesi ve Roma Katolik kilisesini ciddi reforma zorlaması) vurgulaması oldukça ilginç.

Peki “Şeytan” yada filmdeki adıyla “Bathurst” filmin kahramanı Evan’dan ne istiyor?

Evan’ın çalıp şeytan kimseye zarar veremesin diye sakladığı yumurtayı ondan geri almak istiyor.

Peki biz aynı konuyu “yumurta” değil de “elma” olarak bu senenin başlarında “Tapınakçı, suikastçı ve elmayı ele geçirme savaşı” başlıklı yazımızda anlattığımız “Assassins Creed” filminde görmedik mi?

Orada elma “insanın özgür iradesini” sembolize ediyor ve tapınakçılar bu özgür iradeyi ele geçirmek istemiyorlar mıydı?

İşte bu filmde de yumurta aynı şeyi ifade ediyor.

Birileri bize ısrarla birşeyler anlatmaya çalışıyor, farkedebiliyor musunuz?

Bakın filmde şeytanın amacı ve yumurta mevzusu nasıl anlatılıyor.

“Bathurst ve Evan bir zamanlar arkadaştılar. Birçok yaşam, savaşlar ve barışlar boyunca. İnsanlık tarihinin en önemli anlarından bazılarına beraber tanık oldular. Sonra Bathurst inancını kaybetti. Son 300 yıldır bir çıkış yolu arıyor. Reenkarnasyonu durduracak bir yola ihtiyacı vardı. Her şeyin bitmesini istiyor. O yüzden yumurtayı  yaptı. Yumurta, dünyadaki her canlıyı öldürmek için tasarlandı. Canlı hiçbir şey kalmazsa reenkarne olacak hiçbir şey kalmayacak demektir. Yaşamın kaynağına

DNA’ya saldırıyor. Varoluşun temel dokusunu yok ediyorHer bitkiyi, her hayvanı, her insanı yok edecek. (…) Bir program donduğunda bilgisayarın fişini çekmek gibi. Aradaki fark, o bu fişi çektiğinde yedi milyar insan onunla birlikte yok olacak. Öldürdüğü her şey süreci hızlandırıyor.”

Filmde insan, hayvan ve bitkilere yapılacak yok edici saldırının yumurta üzerinden yapılacağını söyleniyor. Aşı diye bir konu geçmiyor, yanlış bir anlamaya mahal vermemek için not düşmüş olalım.

Sadede gelirsek, Evan son döngüde Bathurst’ün laboratuvarını basıp yumurtayı çalmış ve bu yumurtayı yeniden yapamasın diye onu tasarlayan bilim adamlarının hepsini  öldürmüş. Kaçıp kovalamaca sırasında ölünce de yumurtanın nerede olduğuna dair sırrını mezara götürmüş ve şeytanda zamanını onu aramakla geçirmekteymiş.  

“İnananlar” grubundan birisine bilgi almak için işkence ederken şeytanın, artık Hollywood filmlerinin klasiği olan insanoğlunu aşağılayıcı cümlelerine de bakalım mı?

“Gerçek işkence nedir biliyor musun? Gerçek işkence fiziksel acı değil insanların  aptallığıdır. Aptallıkla çepeçevre sarılmaktır. Onun tarafından kuşatılmak, onun içinde kaybolmak. Bir ömürden diğerine, insanların aptalca sırıtmalarıyla. Sinir bozucu şirinlikleriyle! Onaylanma ihtiyaçlarıyla! Sevilmek ve onaylanmak için yapmacık çabalarıyla yürüyen ölüm ilanlarından farkları yok. Tükenmiş bir gazetenin son sayfasında, bir kuş kafesinin dibinde, çöpleriyle ve kedileriyle pislik içinde yaşayan  yaşlı bir kadının salonunda. Ve biz, sonsuza kadar tekrar tekrar aralarında yaşamak zorunda kaldık. İşte bu işkencenin gerçek tanımı. İnanmaktan yoruldum. Tanrı bana yüzünü göstermeli.”

Ve bir başka sahne de Sonsuzların İnananlar grubundaki bilim insanları filmin kahramanı Evan’a geçmiş yaşamında Treadway olarak bilinen kişinin düşüncelerini anlatıyor.

“Treadway, insanların bizim düşündüğümüzden çok daha fazlasını yapabileceğine inanıyordu. Treadway, başkalarının paranormal, insanüstü dedikleri sınırları zorladı. Çevresindeki enerjiyi kullanmayı bilen bir süper insan. Bunun anlamı, şimdiye kadar hayal ettiğin her şeyin ötesinde becerilere sahip olacaksın. Bu yetenekler çok derinde.  Bilinçaltında. Burada, belleğini yeniden eğiteceğiz. Fiziksel ve zihinsel ögeleri birleştirip yeni sinir yolları geliştireceğiz. (…) Sistemle senkronize olması için zihnini şokluyoruz.”

“Hayal ettiğin her şeyin ötesinde beceriler”cümlesinden sözde “yükseltilmiş insan”, “yeni sinir yolları” cümlesinden Elon Musk’ın sinir sistemine bağlı çip takılan “Neurolink projesi” ve “çevresindeki enerjiyi kullanmayı bilen”cümlesinden “mRNA aşıları” çıkarımlarını yaptıysanız sizi suçlayamayız.

Uzun uzun anlatacak yerimiz kalmadığı için şu bölümü yorumsuz aktararak geçelim, siz seyredip kendi yorumunuzu yaparsınız.

“Bu kafana yerleşir, bilincini ve ruhunu alır ve dijital bir çipe koyar. Ruhun bir diske

hapsolur ve döngü bozulur. 200’den fazla kardeşimiz bu dijital arafta kayboldu.

Filmde Bathurst’ün niye şeytanı temsil ettiğini düşündüğümüzü anlatarak bitirelim.

Henüz filmin başlarında kilise gibi bir mekanda Bathurst mermer bir sunağın üzerin elleri iki yana açık bir şekilde sırt üstü yatarak (Hz. İsa’yı tasvir eden heykeller gibi) kendisini bağlatmıştır. Yüzü ıslak bezle kapatılmış, bir hizmetkarı tarafından ağız ve burnuna benzin (şeytan ve ateş sembolizmi) dökme suretiyle kendisine işkence ettirmekte, ölümle yaşam arasında gidip gelirken bir yandan da “tanrım bana yüzünü göster” diye yalvarmaktadır.

Hani şu insana ölüm hissini en yakından veren ve Amerikalıların Guantanamo ve Ebu Gureyb hapishanelerinde yaptıkları “waterboarding” adlı işkence.

Anlayacağınız şeytan, dünya arafında nefret ettiği insan denen varlıkla yaşamaktan  çok sıkılmış, cenneti ve Yaradan’a olan özlemini haykırmaktadır.

Artık haşa “tanrıyı kıyamete zorlayabileceğini zannedenlerin” yada “dünyayı Mehdi’ye hazırlayacağız” diyenlerin bilerek yada bilmeden kime hizmet ettiklerini daha iyi anlayabiliyorsunuz,  değil mi?

Ve son bir not.

Film boyunca şeytanın aradığı yumurta tahmin edin nereye saklanmış?

“İnsanın içine.”

Anlamak isteyene çok şey ifade eden bir son…