PETROL ÜLKELERİ YANARKEN

Fail olarak İran’ın suçlandığı Suudi Arabistan’ın ARAMCO petrol tesislerine yapılan saldırı, Amerika Başkanı Trump’ın şahin danışmanı Bolton’un kovulmasından 2 gün sonra ve “Türkiye-Rusya -İran Üçlü Zirvesi” İstanbul’da başlamadan 2 gün önce meydana geldi.

Zirveye katılan İran Cumhurbaşkanı Ruhani’nin görüşmeleri öncesi ve sırasında bu tür şeyler artık sıklıkla başına gelmeye başladı.  

Hatırlayacaksınız, bu yılın Haziran ayında Japonya Başbakanı Abe Şinzo ile Tahran’da görüşmesi sırasında da Japon petrol tankeri “İran donanması tarafından” saldırıya uğramıştı.

Farkındayız kulağa çok komik geliyor ama Batı sistemi işte böyle işliyor.

Petrol ve tankerler üzerinden verilen mesajlar aslından yeni değildir.

2018 yılının Ocak ayında dünyanın en büyük petrol alıcısı Çin “Şangay Uluslararası Enerji Borsası”nı (INE) açmak üzeredir. “Şangay Vadeli İşlemler Borsası”nın bir parçası olarak çalışacak olan bu borsada işlem yapacak olanlar işlemlerini Çin para birimi Yuan ile yapacaklar ve bu borsa Şangay serbest ticaret bölgesinde bulunduğu için ilk defa olarak yabancı yatırımcılarda bu emtia borsasında işlem yapabileceklerdir.

Hal böyle olunca tüm dünyaya açık bu borsada kullanılan tek para birimi olan Yuan dünyada dolaşıma girecek, Yuan’ın dolaşıma girmesi ve dünyanın en büyük petrol alıcısının Yuan üzerinden petrol/enerji fiyatlaması yapması petro-dolar denklemi üzerinden imparatorluğunu devam ettiren ABD’ye karşı büyük bir darbe olacaktır.

Sonra ne mi olur?

7 Ocak 2018’de Doğu Çin Denizi’nde yaşanan gemi kazasında 136 bin ton petrol denize dökülür. Çin Ulaştırma Bakanlığı tarafından yapılan açıklamaya göre kaza sonucu 30’u İranlı ve ikisi Bangladeşli olmak üzere Sanchi tankerinde bulunan 32 mürettebat üyesinin kaybolduğu söylendi. Sanchi tankerinin İran’dan Güney Kore’ye giderken Çin’in Şangay kıyıları yakınlarında ve 160 mil açıklarında CF Crystal’la çarpıştığı belirtilir.

Anlayacağınız birileri 10 gün sonra açılacak olan “Şangay Uluslararası Enerji Borsası” na patlayan devasa tankerle selam göndermiş, “petrolünü yakarım” demiştir.

Asıl konumuza dönersek, Arap – Amerikan petrol şirketi (ARAMCO) tesisine yapılan drone saldırısını Yemenli Husiler üstlense de Amerika ve Suud olayın İran tarafından yapıldığını söylemektedir.

Nitekim Suud’un Savunma Bakanlığı saldırıdan arta kalan drone parçalarını güzel bir sunumla basınla paylaştı ve bunların İran silahları olduğunu iddia etti.

Suud’un bu sunumu, İsrail Başbakanı Netanyahu’nun 2018 yılının Nisan ayında yaptığı “İran’ın 2015 nükleer anlaşmasını gizli bir nükleer silahlanma programıyla ihlal ettiğini” öne sürdüğü sunum şovunu aklımıza getirdi. Kimsenin yutmadığı sunumda verilen bilgiye göre İsrail gizli servisi Mossad bu bilgileri Tahran’da eski bir depodan çaldığı 55 bin belge ve 183 CD’den elde etmişti.

İran üzerine Amerikan devleti içinde yaşanan savaşı Mayıs ayında kaleme aldığımız “Aldatarak Savaşacaksın” başlıklı makalemizde şöyle özetlemiştik:

“Yani anlayacağınız, Trump en iyi anlaşmayı kopartmak amacıyla tehditlerini en yüksek seviyeye çıkartırken, savaş isteyen şahinler İsrail ile birlikte bunu fırsat bilerek sahte bayrak operasyonları ile bir oldu bitti saldırısı planlamakla meşgul olabilirler. “

İşte o şahinlerin başı olan Ulusal Güvenlik Danışmanı Bolton, Suud’un petrol tesislerine yapılan saldırıdan 2 gün önce Başkan Trump tarafından görevden alındı.

Acaba Trump, yapılacak olan saldırının istihbaratını devletteki başka bir kanattan alarak “saldırıyı durdurmak mı istemişti” diye düşünmeden edemiyor insan.

Yine hatırlarsanız İran’ın Haziran ayında düşürdüğü Amerikan İHA’sına karşılık vermek üzere planlanan İran’a saldırı harekatını Trump son anda orantılı bir karşılık olmadığı gerekçesiyle durdurmuş, şahinlerin planını suya düşürmüştü.

Yine Trump son haftalarda durmadan İran’la şartsız görüşme arzusunu yineliyor, bu durum İsrail’i kızdırıyordu.  

Bolton’u görevden aldıktan sonra açıklama yapan Trump çok önemli bir ipucu da veriyordu:

“Bolton gibi insanlar Irak’a girmek istedi ve işler çok yolunda gitmedi. Bataklığa saplandılar. Orta Doğu’da polis olduk. Bu korkunçtu.”

ABD’nin eski Dışişleri Bakanı Rex Tillerson ise geçtiğimiz hafta yaptığı açıklamada  İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu’nun ABD Başkanı Donald Trump’ı ikna edebilmek için birçok kez Trump’a yanlış bilgiler verdiğini ileri sürmüş ve şöyle demişti:

Eğer Bibi (Netanyahu) ile muhatap oluyorsanız söyledikleri hakkında her zaman biraz şüpheci olmanız iyidir. (…) Onlar (İsrail) kendilerinin iyi, diğerlerinin kötü adamlar olduklarına Başkan’ı ikna etme konusunda yanlış bilgiler paylaştılar, birkaç kez bunu yaptılar. Bu durumu daha sonra ortaya çıkarıp Başkan’a aktardık, o da durumu anladı; ‘sizinle oynadılar’ dedik. Bize bu kadar yakın ve bizim için bu kadar önemli bir müttefikin bize bunu yapması beni rahatsız etti.” (19.09.2019)

Tüm bunların ışığında büyük resmi görebilmek için son günlerin baş döndürücü haberlerini kronolojik olarak sıralayalım.

*5 Eylül, Çin’in İran’a 25 yıllık bir stratejik anlaşma çerçevesinde 400 milyar Dolar yatırım ve 5000 asker konuşlandıracağı bildirildi.

*10 Eylül, Trump Ulusal Güvenlik Danışmanı Bolton’ı görevden aldı.

*11 Eylül, ABD Ticaret Bakanı Ross 5 günlük ziyaret için Türkiye’de.

*12 Eylül, Aramco’nun halka arz çalışmalarında sona gelindiği bildirildi

*12 Eylül, Facebook Netanyahu’yu kısıtladı.

*12 Eylül, Netanyahu ve Putin Rusya’da bir araya geldi

*13 Eylül, ABD Adalet Bakanlığı 11 Eylül saldırılarında rolü olmakla suçlanan Suudi yetkilinin kimliğini saldırı kurbanlarının ailelerinin avukatlarıyla paylaşacağını açıkladı.

*14 Eylül, Trump Bin Laden’in oğlunun öldürüldüğünü açıkladı.

*14 Eylül, Suud’un Aramco petrol tesisleri vuruldu.

*14 Eylül, Aramco saldırısının olduğu saatlerde br İHA’nın Kuveyt hava sahasını ihlal ettiği açıklandı.

*14 Eylül, Dünyanın en büyük petrol üreticisi Venezuela Kolombiya sınırında genişletilmiş askeri tatbikata başladı.

*16 Eylül, Pazartesi günü piyasaların açılmasıyla birlikte petrol fiyatlarında Körfez savaşından bu yana yaşanan en sert yükseliş yaşandı.

*16 Eylül, Ankara’da Rusya ve İran’la üçlü Suriye zirvesi başladı.

*16 Eylül, SİHA saldırıları sonucunda arzın yarıya inmesine karşın Aramco’nun halka arz takviminde değişikliğe gidilmeyeceği, Kasım başında Suud borsasında listeleneceği bildirildi.

*16 Eylül, Cumhuriyetçi Senatör Lindsey Graham “misilleme olarak İran’ın petrol rafinerilerinin vurulmasını” önerdi.

* Suud Kralı Selman saldırının “tüm dünya ekonomisini hedef aldığını” söyledi.

*18 Eylül, Trump, İran’a karşı yaptırımları artırma talimatı verdi.

*18 Eylül, ABD gecelik repo faizleri 2000 ve 2008 krizlerinde görülen oranlara fırladı.

*18 Eylül, “ABD merkez bankası” FED faiz indirdi.

Bu kronolojiyi harmanlayıp özetlersek,

Petro-Dolar Petro-Yuan denkleminin geleceğinde çok önemli yer tutan dünyanın en değerli şirketi Aramco üzerinde Çin – ABD savaşı artık iyice kızışmıştır.

ABD ileride kendisine rakip olabilecek Avrupa ve Çin’in petrol sağlayıcısı olan özellikle Müslüman ülkeler üzerinde tam bir egemenlik kurmaya çalışırken, Çin’in kuşak – yol projesini baltalamaya çalışmakta, Çin’de buna cevap vermektedir.

Trump İran’ı Çin’den savaşsız kopartmaya çalışırken İsrail budanmasını istemektedir.

ABD Avrupa Birliğini İngiltere üzerinde dağıtmaya/sınırlamaya çalışmaktadır.  

Ekonomisi petrol ve doğalgaz fiyatlarına dayalı Rusya Amerika’nın yaktığı her petrol kuyusundan/ülkesinden ziyadesiyle haz almakta ama bu ülkeleri tamamen ABD egemenliğine bırakmamak için hemen yanı başına (Suriye, Venezuela gibi) konumlanmaktadır. Tıpkı II. Dünya savaşı sonrası önce Berlin’i sonra Avrupa’yı sonra tüm dünyayı ikiye böldükleri gibi.

Amerikan silah üreticileri taze bir savaş isterken, diğer üreten Amerika cephesi  Küreselcilerle bir araya gelerek “sonsuz savaş” konseptine karşı cephe almaktadır.

Trump 2020 Başkanlık seçimlerine kadar ekonomik kriz ve savaş istememekte, karşı taraf ise ekonomik kriz çıkarmakla tehdit ederek Trump’a istediklerini dikte ettirmeye çalışmaktadır. ABD’de Enron ve Lehman Brother tipi büyük ekonomik bir çöküş başlatabilecek General Electric’in rakamlarla oynadığı aslında batık olduğu söylemi her geçen gün artarak gündeme getirilmektedir.  

Önemine binaen vaktinde not almışız.

Mart 2018’de Uluslararası Enerji Ajansı (IEA), kaya petrolü üretimindeki artışın OPEC’i baskı altında bırakmasıyla ABD’nin önümüzdeki yıllarda küresel petrol piyasalarında baskın gelmesini öngörmüş, IEA İcra Direktörü Fatih Birol, yayınlanan raporda, “ABD, küresel petrol piyasalarına önümüzdeki beş yıl boyunca damgasını vurmaya hazırlanıyor” ifadesini kullanmıştı. Yani OPEC üretimi kısarken bunun sonucu olan fiyat toparlanmasının “ABD’de yeni bir üretim büyümesi dalgasını açığa çıkardığını” bildirmiştir.

Diğer bir deyişle petrol ülkeleri yandıkça/yıkıldıkça ve bunun sonucunda petrol fiyatları artıkça ve Amerika’nın kendi ülkesinde petrol kuleleri artacaktır.

Hele de İran–Irak savaşı gibi Suud–İran savaşı çıkarsa değmeyin ABD ve Rusya’nın keyfine.

Ama Amerika içinde başka planlar yapanlarda vardır.

11 Eylül 2019’da ABD Temsilciler meclisi Atlantik, Pasifik ve Florida körfezinde petrol ve gaz araması yapılmasını yasaklayan iki kanunu geçirdi.

Anlayacağınız savaş sadece ülkeler arasında değil ülkelerin içinde de çok boyutlu olarak sürmektedir.  

Bakarsınız 8 Kasım’dan sonra Trump’ı savaşa zorlayacak yeni bir 11 Eylül saldırısı yaşanır.

Hem de tıpkı Aramco’ya yapıldığı gibi dronelarla yapılır da böylece aylarca fail aramak zorunda kalmayız.

2001 yılında son “Pearl Harbour” filmi gösterilip halkın beyni hazırlandıktan birkaç ay sonra 11 Eylül saldırıları gelmişti.

Yeni Pearl Harbour/Midway çatışması filmi 8 Kasım 2019’da dünya sinemalarında gösterime giriyor.

Gerçekleşmesi durumunda yeni bir sözde saldırıyı dünya halklarının sinema izler gibi seyredip seyretmeyeceğini ömrümüz varsa göreceğiz.