Kiralık politikacılar ve o faks…

28 Şubat hiç yaşanmamış ve sanki toplu halüsinasyon görmüşüz. 28 Şubat ‘post-modern’ darbesine ilişkin 103 sanığın, ‘Türkiye Cumhuriyeti hükümetini cebren devirmeye iştirak’ suçundan yargılandığı davada ifade veren dönemin politikacıları böyle söylemişler. Bu sürecin ana aktörlerinden olan Mesut Yılmaz gibi kişiliklerin bu tavrını anladık, Köksal Toptan gibi sözde “bizim” camianın insanlarının 28 Şubat olmamış gibi davranmasına da şaşırmadık. Ama bu milliyetçi-muhafazakâr denen tüccarlar tarihin çöplüğüne atılmadan önce son bir defa zikredilmeyi hak ettikleri için konu ediyoruz.
Haberi okuduğumuzda aklımıza ilk gelen ABD’li eski deniz istihbarat subayıWilliam Cooper’ın (*) Türkçe’ye “Apokalips’in Atlıları”ismiyle çevrilen eserinde yaptığı “profesyonel silahşör politikacı” tanımlaması oldu.
Kitabında insanların ikiyüzlü ve bencilce duygularla kendi kirli işlerini yapmaları için vergilerle finanse ederek (kiralayarak) kendileri için gerçeklikle yüzleşecek profesyonel silahşör politikacıları tuttuğunu anlatır. Yazara göre insanlar politikacıları kiralayarak şunları yapabilirler;
“Yönetmeksizin güvenlik elde ederler,
Üzerinde düşünmeksizin hareket ederler,
Kendi amaçları için sorumluluktan kaçınırlar,
Öğrenme ya da yüzleşme çabası sarf etmeden gerçekliğin ve bilimin faydalarını elde ederler!”
Bu bağlamda şunu söylemek istiyoruz.Kiraladığınız profesyonel silahşörlerin kimler olduğuna dikkat edin.
Bir de bu politikacıların taşeronu olan bürokratlar vardır ki bazı ülkelerde bu durum tam tersi de olabilmektedir. Bürokratlıktan bir üst sınıf olan profesyonel silahşörlüğe terfi eden ve bir dönem DAEŞ’in kaçırdığı ve devletin başarılı bir operasyonla kurtardığı eski Musul başkonsolosu CHP milletvekili Öztürk Yılmaz’ın hezeyanlarına geçtiğimiz günlerde şahit olmuştuk. Kısa bir süre öncesine kadar “bürokrat” olarak ülkemizin dış temsilciliğini de yapan bu zat, ABD gezisi sırasında Türk hükümetini dünyaya şikayet etti.
Detaylarını her yerde bulabileceğiniz bu hadisenin detaylarına girmiyoruz ama bu kişiliklerin anlaşılabilmesi için yıllar önce Malezya İslam Üniversitesi’nde öğrenci iken şahit olduğumuz benzer bir hadiseyi aktaralım.
1994 ya da 1995 yılı idi. Malezya’da çıkan Sun gazetesinde Kıbrıs problemini tamamen Rum perspektifinden anlatan bir yazı çıkmıştı. O dönem üniversitenin siyaset bilimi departmanının başında olan Türk hocamız Kuala Lumpur elçiliğimizi arayarak uzun uğraşlardan sonra Büyükelçi beye ulaşmış, durumu bildirmişti.
Malezya’da Sun diye bir gazete olduğunu ilk defa duyarak şaşıran Büyükelçimiz, gereğini yaparak gazeteye Türkiye perspektifini yansıtan bir yazı göndereceklerini söyler. Tabii tahmin edeceğiniz üzere 3 hafta geçmesine rağmen ortada bir yazı falan yoktur. Bunun üzerine hocamız güzel bir yazı kaleme alarak bunu Malezya İslam Üniversitesinde okuyan Türk öğrenciler adına gazeteye göndererek ‘cevap hakkı’ olarak yayınlatır ve durumu elçiliğe faks yoluyla bildirir. Büyükelçi beyin hocamıza konuyla alakalı dönüş hızı Formula-1 pilotlarına dudak ısırtacak cinstendir. Mazereti ise tahmin edebileceğiniz gibi; “Hocam biz yapacaktık, edecektik vs.”
Peki, ulaşılması güç bu Büyükelçinin bu hızını neye borçluyduk? Çünkü Büyükelçiliklere gönderilen her faks bir numara alarak otomatik olarak arşivlenmektedir ve devlet evrakı nitelemesi ile hiçbir şekilde kaybolmaz/kaybedilemez. O faks bugün bile belki hala oradadır ya da Dışişleri arşivine alınmıştır. İşte Büyükelçi beyi paniğe sevk eden, bir denetim durumunda ortaya çıkacak olan bu gerçektir. Yoksa Kıbrıs problemi konusunda Yunan perspektifinin Malezya gazetelerine yansıması değildir.
Ama hakkını yemeyelim. Saint Joseph Fransız Lisesi mezunu bu Sn. Büyükelçi kesinlikle tembel biri değildir. Kuala Lumpur görevi biter bitmez Türkiye’ye döndüğünde TBMM ve Milli Eğitim Bakanlığı arasında tükenmek bilmez bir enerji ve mesai ile Malezya Uluslararası İslam Üniversitesi’nin diploma denkliğini iptal ettirmek için uğraşmış ve 28 Şubat sürecinin ardından da başarılı olmuştur. Sonraki dönemlerde CHP’de görevler yaptığını duymuştuk.
İşte size bürokratlık kariyerleri biter bitmez CHP’ye katılan iki kişinin hikâyesi. Biri dünyanın neresinde olursa olsun ülkesini şikâyet eden diğeri de görev yaptığı ülkede çıkan gazeteleri daha tanımayan ama ülkesinin yurtdışında okuyan öğrencilerinin hayatlarını karartmak için elinden geleni yapan iki bürokrat.
Şimdi aklınıza şu soru gelebilir. Peki, yurt dışında uluslararası bir üniversitede onca işinin arasında Türkiye’nin çıkarlarını savunan o hoca şimdi ne yapıyor?
Hala aynı işi yapıyor. Türkiye Cumhuriyetinin ve milletinin çıkarlarını koruyor. Sadece görev yeri değişti. Şu anda Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı.
Evet, o kişiAhmet Davutoğluidi…
(*) William Cooper’ın kitapları, araştırmaları ve konferansları ABD sistemi tarafından büyük tehdit olarak algılanmış ve dönemin ABD Başkanı Clinton tarafından susturulması içinher türlü araştırma ve takibata başlanılması emri verilmişti. 5 Kasım 2001 günü tutuklanmaya direndiği gerekçesiyle kendi çiftliğinin önünde vurularak öldürüldü. Vurulmadan önceki son bir ayında kendini 11 Eylül saldırısının sebeplerini araştırmaya vermişti.