Hatırlatalım. Tarih 20 Ocak 2010…

GİRİŞ/YORUM
1. Son zamanlarda yüksek mevkilerde ve uluslararası basında Türkiye’nin yeni ve fazlasıyla aktivist dış politikasıyla ilgili çok şey konuşuluyor. Bu Politika hem daha önceki hükümetlerin yaklaşımlarından hem de AKP rejiminin Gazze/Davos olaylarından ve Ahmet Davutoğlu’nun Nisan’da Dışişleri Bakanı olmasından önceki yaklaşımlara göre büyük farklılık taşıyor. Bazı yorumlar umutlu ancak ABD’deki birçok uzman ve köşe yazarı dahil birçok insan kaygılarını dile getiriyor. AKP dış politikası hem bağımsız aktivizm isteği hem de daha İslami bir eğilimle belirleniyor. Açıkçası, rasyonel ulusal çıkarlar, özellikle de ticaret fırsatları ve istikrar kaygıları da belirleyici faktörler arasında. Önümüzdeki aylarda karşımıza çıkacak önemli sorunlar arasında Türkiye-İsrail ilişkileri, Ermenistan protokollerinin geleceği ve Türkiye’nin İran’la ilgili duruşu var.
2. Bütün bunlar Türkiye’nin dış politikasında İslamcı dünyaya ve Müslüman geleneğine daha fazla odaklandığı anlamına mı geliyor? Kesinlikle. Peki bütün bunlar Türkiye’nin geleneksel Batı yanlısı tutumunu ya da bizimle işbirliği yapma isteğini “terk ettiği” ya da terk etmek istediği anlamına mu geliyor? Kesinlikle hayır. Sonuçta gördüklerimizin çoğunluğu nüfusu tarafından desteklenen bir Türkiye’yle yaşamak zorunda kalacağız. Bu da daha konu bazında bir yaklaşım ve Türkiye’nin çoğu zaman kendi yoluna gideceği gerçeğinin kabullenilmesini gerektiriyor. Her durumda, er ya da geç, yıkıcı tavırlar ya da söylemler konusunda özel bir iştiyakı olan şimdiki siyasi liderlerle uğraşmak zorunda kalmayacağız. Ancak ufukta daha iyi bir isim görmüyoruz. Dahası Türkiye dünya standartlarında “Batılı” kurumlar, yetkinlikler ve yönelimle Ortadoğulu kültür ve dinin karmaşık bir birlikteliği olmaya devam edecek.
POLİTİKANIN BİLEŞENLERİ
“Geleneksel Batılı”
3. Bugün Türk politikası “geleneksel Batılı” yönelim, tavırlar ve çıkarlar ile yeni hareket felsefeleriyle alakalı “sıfır sorun” ve “yeni Osmanlıcılık” prensiplerinin karışımından oluşuyor. Geleneksel kısım Türkiye’nin dış politikasının çekirdeğini oluşturuyor ve Batı’yla işbirliği ve bütünleşmeye odaklanıyor. “Bildiğimiz Türkiye” büyük oranda geçerliliğini koruyor.
4. Avrupa yatırım ve ticaret açılarından bakıldığında Türkiye’nin açık ara en önemli ekonomik ortağı. NATO da Türkiye için hem çok temel hem de çok saygı görüyor. (Not: Türkiye’de yapılan bir anket nüfusun “sadece” üçte birinin NATO’nun Türkiye’nin güvenliği için önemli olduğunu söylüyor. Birçok ankette Türkler yabancıların varlığı ya da yabancılarla ilişkiler konusunda çok büyük oranda olumsuz görüşler taşıyor. Ancak NATO’ya verilen desteğin geçtiğimiz onyılda yarıya indiğini düşünürsek bu konuda çok fazla umutlu olmamalıyız.) Son olarak, AKP liderleri de Ortadoğu ve başka yerlerdeki etkileyiciliklerinin büyük oranda Batı kulüplerindeki üyeliklerine bağlı olduğunu biliyor.
“Türkiye’nin Komşularıyla Sıfır Sorun”
5. Ancak bu Türkiye kendisini “post-modernleştirmeye” çalışıyor. AKP’nin çabalarının odaklandığı en önemli alanlardan bir tanesi Türkiye’nin “yakın çevresi” ile sorunlarının çözülmesi. Bu çaba Türkiye’nin geleneksel “donmuş sorunların” olduğu gibi bırakılması stratejisiyle çelişiyor ve ABD ile Avrupa’nın çıkarlarına daha fazla hizmet ediyor. Türkiye’nin AKP altındaki girişimlerinin listesi çok etkileyici.
6. Bu yeni yaklaşım takdire şayan olsa da, rahatsız edici bir nokta da var. Pratikte bu girişimlerin çok azından gerçek bir sonuç elde edilebildi. Türkiye’nin dünyanın en zorlu aktörlerinden bir kısmıyla uğraştığı ve içeride daha fazla taviz vermesi yönünde sert bir muhalefetle karşılaştığı doğru, ancak bunun kanıtları henüz ortaya çıkmadı.
“Yeni Osmanlıcılık”
7. Türkiye’nin çıkarları ve bölgesel istikrar için Ortadoğu’yla kültürel ve dini bağlarını kullanıyor olması AKP ile gelen bir durum değil ancak parti bu politikaya daha fazla öncelik vermeye başladı. Bu da kısmen partinin, liderleri Erdoğan, Gül ve Davutoğlu dahil İslami yöneliminden kaynaklanıyor. Dahası AKP’nin bölgeyi herkesten daha iyi anladığı yönündeki sürekli iddiaları Yeni Osmanlıcılık suçlamalarına neden oldu. Davutoğlu bunu reddetmedi, aksine kabullendi. Balkanlarda yaptığı konuşma da bunun en güzel örneğiydi.
8. Bu sözler Balkanlarda söylenmiş olsa da etkisi büyük oranda Ortadoğu’da oldu. Davutoğlu’nun teorisi buralardaki rejimlerinin büyük bir çoğunluğunun demokratik ve meşru olmadığı yönünde. Türkiye Ortadoğuluların ekonomik başarısı ve gücüne duyduğu iddia edilen hayranlık üzerinden bu halkın çıkarları için ayağa kalkıp “Arap sokakları”ndaki rejimlerle diyalog kurmaya hazır.
DEĞİŞİM NEDEN YAŞANDI?
9. AKP liderlerinin kişisel görüşleri dışında Türkiye’nin dış politikasındaki değişimleri açıklayan çeşitli faktörler:
n    ï¿½İslamlaşma: Türkiye’de dindarlık, diğer bütün Müslüman toplumlarda olduğu gibi, geçtiğimiz yıllarda arttı. AKP bu durumu hem teşvik ediyor hem de fayda sağlıyor. Ancak Türkiye’deki muhalefet AKP’yi öfkelendiriyor ve daha “İslami” ya da “Ortadoğulu” bir dış politika AKP’nin tabanı için bir alternatif sunuyor.
n    ï¿½Başarı: Sorunlarına karşılık, Türkiye son 50 yılda bir başarı hikayesi haline geldi. Bu durumun yanında bölgedeki diğer ülkelere kıyasla yaşadığı sıra dışı güvenlik durumu ve demokratik sistemi bölgesel hatta küresel meselelerde daha aktif ve daha bağımsız bir liderlik rolünü destekliyor.
n    ï¿½Ekonomi: Türkiye’nin başarısının sırlarından biri ticaret ve teknolojinin tetiklediği ekonomik büyüme. Bu büyüme büyük oranda AB’yle girilen gümrük birliğinin bir sonucu. Ancak Türkiye yeni piyasalar arayışında.
n    ï¿½Sivillerin yükselişi: Bir dizi karmaşık skandalın yanında Erdoğan’ın siyasi başarısı Türkiye’de Genelkurmay’ının ülkenin dış politikasının belirlenmesinde çok daha küçük bir rol oynadığı anlamına geliyor.
n    ï¿½AB ile ilgili hayal kırıklığı: Hem kamuoyunda hem de elitlerin gözünde, AB üyeliğiyle ve birliğin değeriyle ilgili karamsarlık artıyor.
n    ï¿½Batı çıpasının daha göreceli bir hale gelmesi.
DAVUTOĞLU MEMNUNİYETSİZLİKLERİ
10. AKP’nin uluslararası ilişkilere yeni yaklaşımı Türkiye’nin içinden ve dışından karışık tepkiler alıyor. Bu AKP’nin göreceli popülerliğiyle ilgili ana faktörlerden biri değil ancak bu politikanın birçok öğesi seçmenlere çekici geliyor. Gazze’den sonra İsrail’i eleştirmek çok popüler, Türkiye’nin İran’la ilgili göreceli yumuşak tavrı da dar da olsa bir kitle üzerinde etkili.
11. Ancak Türkiye’deki batılılaşmış elitin içinden birçok insan İslami diyalogu AKP’nin Yürk toplumunu İslamlaştırmak istediği iddialarının bir kanıtı olarak görülüyor ve ülkenin Batılı özelliklerini kaybettiğinden şikayet ediliyor. Ülkedeki milliyetçiler AKP’yi çeşitli konularda fazla taviz vermekle eleştirirken, ana muhalefet partisi de benzer eleştirilerin yanına “Batı’nın terk edilmesi”ni ekliyor.
12. Ancak Erdoğan’ın dış politikası en çok AB içinde tepki görüyor. Avrupa’nın Türkiye’nin “yeni yönü”ne yönelik öfkesi bir noktaya kadar Türkiye’yi yabancı karşıtlığıyla puan kazanmakla suçlamak için bahane olarak kullanılıyor. Ancak Avrupa’da geçtiğimiz yıl Rasmussen’in NATO Genel Sekreteri olması sırasında kendini iyice gösteren büyük bir kaygı var. Erdoğan’ın politika yönelimleri sadece İslam ve Hıristiyanlık arasındaki çatışma değil, Avrupa ile Ortadoğu arasında bir karışma yaşanması korkularını da canlandırıyor. Davutoğlu ve diğerleri Türkiye’nin bir Ortadoğulu güç olarak Avrupa için daha çekici olacağını ve AB’ye Türkiye üzerinden yeni bir dış politika “pazarı” sağlayacağını savunuyor. Avrupa’da Fransa dahil bazı kesimler bu fikirle ilgileniyor gibi görünse de çok fazla destek olduğunu söylemek zor.
13. Son olarak bütün eski Osmanlılar Türkiye’nin bölgeye dönüşünü desteklemiyor. Ancak er ya da geç Türkiye sonuç üretmek, risk almak, gerçek kaynak kullanmak, zorlu kararlar almak zorunda kalacak.
BİZİM İÇİN SORUN
14. Türkiye’nin yeni dış politikası bizim için karışık bir torba. Bölgedeki ağır topların yükümüzü paylaşması çok uzun zamandır istediğimiz bir şeydi ancak bu ciddi anlamda kontrol kaybını da beraberinde getiriyor. Ancak bizim için çok önemli olan birçok konuda Türkiye bizim çok önemli bir müttefikimiz ve İncirlik ile Habur ve Türkiye’nin havasahasını kullanma hakkımız vazgeçilemez.
15. Bununla birlikte bu konular iki sorunu da beraberinde getiriyor. En azından Türklerin gözünde ABD bu karmaşık meselelerde, Türkler ne yaparsa yapsın “Türkiye’yi suçlayalım” yaklaşımı güdüyor. İkincisi Türkiye bu fırsatları değerlendirirken defalarca başını derde soktu.
16. ABD için en büyük stratejik problem Türklerin Balkanlar ve Ortadoğu’daki yeni Osmanlıcı duruşu. Bu durumun bir kısmı yapıdan kaynaklanıyor. Başarılarına ve göreceli gücüne karşılık Türkler ABD’yle ve diğer bölgesel liderlerle eşit şartlarda yarışmıyor. Rolls Royce hedefleri ve Rover kaynaklarıyla, Türklerin kendilerini savunmasını isteyecek bir güçsüz tarafa ihtiyacı var.
17. Bu durum bu güne kadar özellikle Balkanlarda ve Ortadoğu’da yürütülebilir bir haldeydi ancak İsrail-Türkiye ilişkileri ciddi zarar gördü. Eğer Türkler Suriye’yi İran’dan uzaklaştırma niyetinde ciddiyse ve eğer gerçekten başarılı olmaya başlarlarsa bu hepimizin çıkarına olacaktır.