Almanya ABD’nin Yerine Ne Zaman Ankara’ya Düşman Oldu!

Çok değil, 15 Temmuz öncesi tablo çok farklıydı.

Almanya, Türkiye’ye daha yakındı, ilişkiler dostaneydi. İki ülke arasında “Geri Kabul Anlaşması” şu ya da bu şekilde yürüyordu.

Almanya Başbakanı Angela Merkel, Türkiye’yi neredeyse komşu kapısı yapmış; iki ülke arasındaki ilişkiler bozulmasın diye titizleniyordu.

ABD ile ilişkiler tam tersiydi. Türkiye ve İslam coğrafyasında ABD düşmanlığı had safhadaydı.

Ankara, Washington ile karşı karşıyaydı. ABD, NATO müttefiki Türkiye’yi bırakmış PYD’yi kendisi için kara gücü ilan etmişti.

PKK’yı kışkırtmış, işgal hareketi dediğimiz hendek siyasetini başlatmıştı.

Bununla yetinmeyen ABD, Suriye’nin kuzeyinde bir terör koridoru inşasına girişmişti. Türkiye’nin Suriye sınırını tümüyle kara gücüm dediği PYD/YPG’ye teslim etmişti.

Irak’ta Sincar bölgesini PKK’ya teslim eden yine ABD idi.

Bunlar yetmiyormuş gibi…

15 Temmuz’da Türkiye’de darbe kalkışmasını örgütlemiş, Türkiye’yi işgale kalkışmıştı.

ABD’YE VERİLEN CEVAP

Türkiye’de herkes darbenin arkasında ABD’nin olduğuna inanıyor; “Erdoğan’a ölüm emrini ABD verdi” manşetleri atılıyordu.

Fırat Kalkanı tam da ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden Ankara’ya inmeden önce başlamış, Erdoğan’ın karşısına çıktığında çoktan Cerablus alınmıştı.

Fırat Kalkanı, Türkiye’nin ABD’ye bir cevabıydı. Terör koridoru kesilip atılmış, ABD’nin müttefiki PYD’ye esaslı bir ders verilmişti.

“İncirlik ABD’ye kapatılsın” talebi giderek yükseliyordu.

Rusya ile ilişkiler geliştirilmiş, ABD bölgede yalnız bırakılmıştı.

ABD olmadan Astana’da bir masa kurulmuş Suriye’de ateşkes sağlanmıştı.

TRUMP SEÇİLİNCE

ABD seçimlerini Donald Trump kazanınca, hava dönmeye başladı. Önce, “Trump gelecek dertler bitecek” şarkısı dillendirildi. İki ülke arasındaki kötü ilişkilerin faturası Obama’ya kesildi.

Çoğu, Afganistan, Irak ve Suriye’de yetişmiş olan Trump’ın adamları, PYD’den vazgeçebilecekleri sinyalini vermeye başladılar. Türkiye ile birlikte hareket edeceklerini, Türkiye’yi Rusya’ya teslim eden Obama’nın yaklaşımından farklı davranacaklarını filan söylediler. “FETO’yu verebiliriz” havasına girdiler.

Temaslar yoğunlaştı, ilişkiler arttı. Trump’ın 7 İslam ülkesini terörist ilan etmesi bile ilişkiyi bozmadı.

Önce CIA Başkanı, sonra Genelkurmay Başkanı geldi. “Ey Türkiye Rakka planlarını ver; değerlendirelim” dediler.

Bu arada YPG’ye silah sevkiyatını durdurmadılar, tam tersi arttırdılar. PKK’nın Münbiç’e yerleşmesine önayak oldular. 500 ABD Özel Kuvvet askerini Münbiç’e gönderdiler.

Türkiye’nin El Bab’da “harika bir başarı elde ettiğini” söylemeyi de ihmal etmediler.

ALMANYA NE YAPTI

ABD, Trump ile bir tornistan yapıp Türkiye ile ilişkilerini geliştirmeye yönelik sembolik çıkışlarda bulunurken Almanya, tüm şimşekleri üzerine çekecek adımları arka arkaya atmaya başladı.

Can Dündar’ı Cumhurbaşkanı misafir etti, cebine pasaport koydu. Zekeriya Öz, Celal Kara gibi FETÖ’cü savcılar Almanya’ya sığındı. Darbeye karışan, FETÖ’nün emrindeki NATO subaylarına kapısını açan yine Almanya oldu.

“Ajan bunlar” deyip Almanya’daki din adamlarımızın üzerine gitti. Hem de Türkiye’de ajanları açıktan cirit atarken.

Washington kendini sütre gerisine gizlemeye çalışırken, Berlin, birden, darbecilerin, terör örgütlerinin Türkiye’ye meydan okuduğu merkez haline geldi.

ABD VE ALMANYA’NIN DEĞİŞEN ROLLERİ

Almanya derin devletini ABD’nin kontrol ettiği bilinen bir gerçek. BND nerdeyse CIA’nin şubesi gibi çalışıyor.

İlk baktığımızda Türkiye ile ilişkileri bozmak Almanya’nın lehine değil.

Almanya kendi isteğiyle böyle bir işe kalkışmayacağına göre, onu kim ikna etti?

CIA’nin kontrolündeki BND olabilir mi?

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Alman derin devletinden söz etti. “Bunlar onun işi” dedi.

Bu durumda ABD, Türkiye ile yakınlaşmak için Almanya’yı kullanmış olmuyor mu?

Nitekim Türkiye, Almanya ile şiddetli bir gerilimin içindeyken ABD, Rusya ve Türkiye Genelkurmay Başkanları Antalya’da buluştu.

Masa dışına atılan ABD, birden masanın başına geçti ve racon kesmeye başladı.

“Türkiye Münbiç’e giremez, Rakka’ya gidemez, Musul’da olamaz” lakırdıları gazete sayfalarını süsler oldu.

Her musibette bir hayır vardır…

Almanya’nın yasakçı tavrı “evet” oylarına bir ivme kazandırdı… Kazandırmasına…

Lakin…

ABD, Suriye’de atıldığı otomobilin direksiyonuna sessiz sedasız gelip oturuverdi…

http://www.haber10.com/yazar/celal_kazdagli/almanya_abdnin_yerine_ne_zaman_ankaraya_dusman_oldu-692022


Biz de bu güzel yazıya geçen sene yaptığımız bir analizle katkı sağlayalım: