İşte onlarda tam olarak bundan dehşete kapılıyorlar…

Faslı düşünür Ebu Zeyd el-Mukri el-İdrisi, emperyalist güçlerin hayalleri söndürmek için yaptığı planları boşa çıkarmak amacıyla genç kuşakların bilincinin artırılmasının önemine vurgu yaptı.

Türkiye’de başarısızlıkla sonuçlanan darbe girişimini, ‘Arap Baharı parantezini kapatan olumsuz bir dönemeç’ olarak arzu edildiği değerlendirmesinde bulunan İdrisi,’Türkiye bir Arap ülkesi değildi. Ancak demokrasi için Arap Baharına destek veriyordu. Şimdi buradaki darbe girişimi başarısız olunca işler tersine döndü ve söz konusu durum, parantezin açılmasına katkı sağladı. Parantezin kapatılması, Arap halklarının kendi kendilerini yönetme hayallerini söndürme anlamı taşıyordu.’dedi.(…)
BU ARAP GENÇLERE ÖRNEK OLABİLİR
İdrisi, Türk halkının, Fetullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) darbe girişiminin başarısız olmasındaki rolünün Arap gençlere örnek olacağını ifade etti. Emperyalizme karşı Latin Amerika ülkelerini örnek gösteren İdrisi, bu ülkelerden bazılarının, Latin Amerika’yı, arka bahçesi ilan eden ABD’nin hegemonyasından çıkma yönünde irade gösterdiğini, bu bilinçle Latin Amerika baharını beslediklerini söyledi.(…)

ARAP GENÇLERİ SOKAĞA DÖKEBİLİR

Arap gençlerinin özgürlük ve toplumsal adalet için yeniden sokağa dökülme ihtimalinin güçlü olduğuna vurgu yapan İdrisi, ‘Sadece gençler değil, yaşlılar, anneler ve öğrenciler de sokağa çıkacak.’ ifadesini kullandı.Arapların emperyalizme karşı sokağa dökülmesi halinde emperyalistlerin Arap ülkelerinde yaşanacaklara tepkisinin Mısır, Libya ve Yemen’de yaşananlardan daha şiddetli olacağına dikkati çekti. (…)
Hatırlatalım… 2015 yılı…

(…)
‘Esas kaygımız…’
Samimi değil miydi sizce?
AB sürecini kendi siyasi hedefine ulaşmak için mi kullanıyordu veya gerçekten samimi miydi ve zamanla AB’nin tavrı karşısında sertleşti mi bunu kestirmek zor. Benim açımdan esas dönüm noktası Aralık 2004’te gerçekleşen AB zirvesi dönüşünde Erdoğan’ın verdiği demeçti.Son derece buruk ve İslamcı, milliyetçi söylemlerle doluydu.Akabinde iktidara yakın medyada ABD aleyhinde komplo teorileri furyası başladı. Kaygımız Erdoğan’ın bunları okuyup bazılarını inanıyor olmasıydı.
Bugüne dönecek olursak 7 Haziran seçimlerden beri Erdoğan’ın stratejisi koalisyon olasılığını ortadan kaldırarak ülkeyi yeniden seçime götürmek ve hedeflediği parlamenter çoğunluğa ulaşmak ki siyasi dinamikleri değiştirebilsin.Ancak son kamuoyu araştırmalarına baktığımızda Kasım’da sonucun Hazirandan pek farklı olmayacağı tahmin ediliyor. Erdoğan bu durumda ne yapar? Esas kaygımız bu.
Türkiye artık öngörülemez bir ülke haline büründü. Eğer gelişmeler aynı yönde devam ederse Irak ve Suriye’deki kaos bir iki yıl içerisinde Türkiye’yi yutacak. En büyük kaygımız bu.
Ne çok kaygısı varmış elçi bey hazretlerinin. Belki panik atakları da vardır… Türkiye hakkında iki öngörüsü de yanlış çıkan bir ABD elçisi. Kasım seçimde avuçlarını yaladılar, 15 Temmuz’da avuçlarını yaladılar. Beyefendinin ikinci kaygısını siz dilek ve temenni olarak anlayın. Türkiye’yi yutup Irak ve Suriye yapamadılar ya ona yanıyorlar şimdi.
Türkiye konusunda kaygıdan panik ataklar geçiren bu elçi beye anti-depresan almasını öneriyoruz.   Normalde anti-depresanı insanı insan yapan bütün duyguları köreltiği için kimseye tavsiye etmiyoruz ama bu neo-con Büyükelçi beyin geçmişini bildiğimden kaybedeceği insani duygular gibi bir problemi olmadığı malumumuz. Dolayısıyla bol bol kullanmasında fayda var, özellikle önümüzdeki günlerde Türkiye haberlerini seyrederken…..
Ve dün bir başka eski ABD elçisi:

ABD’nin en kıdemli diplomatları arasında sayılan ve 2008-2010 arasında ABD’nin Ankara Büyükelçisi olarak görev yapan James Jeffrey, darbe girişimindeki emarelerin Gülen’i işaret ettiğine dikkat çekti.
Hürriyet’ten Cansu Çamlıbel’e konuşan Jeffrey, ABD’nin Türkiye’ye olan tavrına ilişkinse şunları söyledi:
‘BATI, ERDOĞAN ARAPLAR GİBİ DEĞİL BİZİMLE ÇATIŞIYOR DİYOR’
Hiç önemli değil. Erdoğan Washington’da sevilmiyor. Erdoğan Avrupa’da da sevilmiyor. Otoriter görülüyor ve iyi bir oyuncu olmadığı düşüncesi hâkim. Batı daha önce Erdoğan’dan daha otoriter olan çok liderle muhatap oldu, olmaya da devam ediyor.
Ama fark şu; Suudlar, Mısırlılar — lisanımı maruz görün — her koşulda bize yaltaklanıyor. F-16’ları, müttefiklik ilişkilerini falan düşünerek bizimle aynı değerleri paylaşıyormuş gibi yapıyorlar. Erdoğan ise bizimle çatışıyor, çelişkilerimizi yüzümüze vuruyor, dostumuz olmaya çalışmıyor.
‘ERDOĞAN WASHINGTON’DA BU YÜZDEN SEVİLMİYOR’
Ondan daha otoriter liderler ise dostumuzmuş gibi poz yapmakta beis görmüyor. Çok yakın zamana kadar Putin bile böyle davranıyordu. Erdoğan Washington’da bu yüzden sevilmiyor. Biliyorum hiç adil bir durum değil.
‘TÜRKLER BİZİ DİNLEMİYOR, AYLAR SÜREN MÜZAKERELER OLUYOR’
– Mesele sadece Erdoğan mı yani?
Erdoğan’ın da ötesinde Washington’da genel olarak Türklerden hoşlanmama durumu da var. Türk ordusu çok zor, selam çakıp IŞİD’le savaşmaya gitmiyorlar,aylar süren müzakereler oluyor. Başka ülkeler ise 4 uçak gönderip IŞİD’le savaşıyorum diyor. Aslında hiçbir şey yapmıyorlar ama olumlu puan alıyorlar.
‘HÜKÜMETİNİZE KARŞI BİR GÜVENSİZLİK VAR’
Yani demem o ki Washington’da genel olarak hükümetinize karşı bir güvensizlik var ve sevilmiyorlar. Washington böyle bir ruh hali içindeyken darbe teşebbüsü gündeme geldi’
Yaşı müsait midir bilmiyoruz ama Kasım ayında yapılacak ABD başkanlık seçimleri sonrasına ısınıyor olmasın… Malum Türkiye’de çalışan ABD elçilerinin yıpranması biraz hızlı oluyor.
Çünkü bu kadar doğruyu bir kerede söylemek pek hayra alamet değildir.