Öldürebilirsiniz ama karşımıza çıkıp savaşmadan kalbimizi sökemezsiniz…

Şubat ayında yaptığımız yukarıdaki analizlerimizde bugünlere işaret etmiştik. Etrafımızda yapılan konuşmalara kulak kabarttığımızda insanlarda meydana gelen karamsarlık ve korku duygusunu farketmemek mümkün değil. Özellikle düşmanın içeride medyası, ellerinde büyük paralar tutan işadamları, siyasi oluşumları, partileri, bankaları varken bazen bu durum insanda yılgınlık yaratabiliyor. Düşmanın istediği de tam budur. Son savaştan/karşılaşmadan önce rakibinin kalbini söken savaşın yarısını kazanır.
Türkiye’ye de saldıracaklar eğer kesin zaferden emin olurlarsa. Çünkü Türkiye ile savaşa girmeksadece tek tarafın ayakta kalabileceği ölümüne bir savaşa girmek olacaktır. Bunu  çok iyi biliyorlar. Örnek verelim;
2000 yılında UEFA kupası futbol maçı sebebiyle Türklerle karşı karşıya gelen ve bazı İngiliz taraftarlarının ölümü ile sonuçlanan olaylar olmuştu. Olayla ilgili bir yazı kaleme alan Türkiye’de yaşayan bir İngiliz yazar kabaca şöyle bir yorumda bulunmuştu:
‘Türkiye’de insanlar kavgaya girmekten son ana kadar kaçınırlar. Çünkü bilirler ki Türkiye’de kavga bir kere başladı mı taraflardan biri çok ciddi bir biçimde yaralanana ya da hayatını kaybedene kadar bitmez. Yani kavgalar Batı ülkelerinde olduğu gibi basit bir iki yumruk ya da kemerle bir iki saniye süren kavgalar olmaz.’
Evet çok iyi analiz ediyorlar ve o yüzden direk karşımıza çıkamıyorlar. Sonuçtan emin olacakları güne kadar. Kimse merak etmesin.
Türkiye hazır ve bekliyor. Mayıs ayında beceremediniz.Ekim ayında da biz burada olacağız ve bu savaş kıyamete kadar sürecek.

Tabii zavallı Batı bu yılın sonunu hatta Ekim ayını görebilir mi ondan pek emin değiliz…

Ve bugün gündeme düşen bir haber:

Ve bizim onlara sadece burada değil bütün coğrafyada verdiğimiz mesajlarımız:

Rahat olun, Batının ve PKK’nın yanında Türkiye ile savaşa girenlerin tahriklerine kapılmayın yeter…