Abartmadan, yerin dibine sokmadan: Gazze’ye bir nefes anlaşması…

Uzun uzun anlaşma şartlarına girmeden kısaca bu anlaşmanın adını koymak gerekiyor. Bu uzun soluklu bir mücadele de çok yıpranan Gazze’ye bir nefes aldırma anlaşmasıdır. Ne Türkiye büyük bir zafer kazanmıştır, ne de İsrail büyük bir yenilgi almıştır.
Türk devletinin sabır anlayışını bilmeyenlerin Azeri-Ermeni çatışmasında gelinen son noktaya iyi bakmaları gerekir. Ermenistan’ın 20 yıl önce elini kolunu sallayarak işgal ettiği Karabağ’da, Türk ordusu tarafından yıllarca sabırla eğitilen yeni Azeri ordusu tarafından son dönemde ne hallere düşürüldüğünü iyi anlamak gerekir.
Muhtemeldir ki aynı durum Gazze için de sözkonusu olacaktır. Bugün için Türkiye bu anlaşmadan bir şey kazanmamıştır. Özür diletmiştir ki bu zaten İsrail’in silahsız bir gemiye uluslararası sularda saldırması hasebiyle kaçabileceği hiçbir noktası olmayan bir konudur. Doğalgaz filan diyecek olanlara İsrail’in zaten her halükarda başka bir rotasının olmadığını hatırlatmak isteriz. Dolayısıyla Türkiye’nin doğalgaz rotasını başka bir rotadan kendi istediği rotaya değiştirerek bir kazanım elde etmişliği yoktur. (Bu doğalgazın Gazze’nin de olduğu konusuna hiç girmiyoruz bile)
Deniz ablukası da ambargo da kalkmamış sadece Türkiye için gevşetilmiştir. Götürülecek yardımlar yine İsrail limanları üzerinden Gazze’ye sokulacaktır. Mavi Marmara olayı zaten bu durum kabul edilmediği için yaşanmıştı. Yani direk Gazze’ye yardım götürmek için. Yani burada da değişen fazla birşey yok.
Ödenecek tazminat ise çok gülünç bir rakam. 21 Aralık 1988 tarihinde İskoçya’nın Lockerbie kasabası üzerinde bomba ile düşürülen uçak sonrası Libya’nın düşen uçakta ölen 259 kişinin ailelerine ödediği tazminat 1.5 milyar dolar civarında idi. Adam başı ne kadar düştüğünün hesabını siz yapın. Bu hesap Batı insanı ile ülkemiz insanı arasındaki fiyat farkını ortaya koyacaktır.

Yukarıda gördüğünüz manşet ve haberlerin benzerlerini önümüzde ki günlerde çok göreceksiniz. İsrail basınının haberlerini okurken Mossad’ın ‘Aldatarak savaşacaksın’ düsturu her daim aklınızın bir köşesinde bulunsun.
Bunun yanında bir de bu anlaşmayı Türkiye’nin dış politikada çaresizliği olarak pazarlamaya çalışan içimizde ki İsrailciler olacaktır. Onlara da kulak asmayın. Onların amacı bizim kalbimizi söküp savaşma/karşı koyma direncimizi kırmaktır.

Bu anlaşmanın, iyice sertleşen küresel paylaşım savaşında dünyanın aldığı son şekil itibariyle ve yaklaşan muhtemel finansal kriz öncesindeuzun soluklu bir savaştataktiksel bir duraksama olduğunu düşünüyoruz.
Yeni stratejinin ipuçları zaten ‘dostlarımızı artıracağız’ denerek verilmişti.