Bir günde ÇÖKÜŞ…

Hızına yetişilmesi zor bir gün oldu. Hani romanını yazmaya kalksanız üçyüz sayfaya zor sığdırırsınız. Biz bol resimli ve mümkün olan en kısa şekilde açıklamaya çalışalım;
Bilindiği üzere geçen hafta Anayasa Mahkemesi bu ülkede casusluk yapmanın özgürlük kategorisinde olduğunu gösteren bir karara imza atarak ABD’nin Türkiye’de yerleşik gazetesi olan Cumhuriyet’in 2 etki ajanını serbest bıraktı. (Yargılaması dahi başlamamış olan)

Yetmedi birde başkanı aracılığıyla efelendi;

Neyse mahkemeleri ve kararlarını çok ciddiye almadığımız için oturup bunun hukuki yönünü filan tartışacak değiliz. 28 Şubat mağduru suçsuz birçok insanın senelerce hapis yattığını ve bazılarının halen de yatmakta olduğunu hatırlatarak geçelim. Türk mahkemelerinin modern Türkiye’nin ve istiklal mahkemelerinin kuruluşu ile birlikte adalet dağıtma işlevini kaybetmiş olduğu gerçeği ortadadır.
Bu karar kamuoyunda tartışıla dursun bugün Anayasa Mahkemesi ve Mayıs ayında kalkışma planlayanları şoke edecek olaylar, medya, siyaset, ordu, iş dünyası bağlamında bugün arkası arkasına geldi.
Önce HDP;
Kobani olayları için yaptığı çağrı ile onlarca kişinin ölümüne ve milyar dolarlık zararlara sebep olan Demirtaş artık sıfırı tüketti. Kimse dinlemiyor , yüzüne bakanı yok. Son olarak dindar cami cemaatinin kalabalığını kendi kalabalığı gibi göstermeye kalktı ama o da olmadı. Tam biz zavallılık ve çaresizlik  durumu.

Aşağıdaki fotoğrafta amcanın bakışı herşeyi açıklamış. ‘Siz burada pek bir iğreti durmuşsunuz be hewaller’ der gibi.

Camide yaptığı duanın kabul olmayacağını bildiginden olsa gerek bir yandan da iftiralarla Hristiyan alemini yardıma çağırıyorlar.

Ve uluslararası toplum yardıma gelmiş, kedilerle manüplasyon yapmaya çalışarak komedinin dozajını artırıyorlar.

(Sur yürüyüşünde su ile ıslanıp gaz yiyen bir Kürt kedisi imiş) Bu hanımefendinin gazeteciliği nasıl bilmiyoruz ama günün birinde stand-up yapmaya karar verirse önü açık gibi gözüküyor.
Demirtaş ve HDP’nin rezil rüsva olduğu saatlerde ise Başbakan Davutoğlu Silopi’de cuma namazını kılıyor, vatandaşın sevgi seliyle karşılaşıyordu.

Ama çok daha önemlisi Silopi sokaklarında yürüyerek verdiği mesajdı. ‘Burası bizim ve kimse burada hakimiyet kuramaz, buraları hiçbir yabancı güce terketmeyeceğiz’ mesajları yerlerine ulaştı.
Sadece bununla sınırlı kalmadı devletin tepkisi. Artık halktan iyice ayrışarak ayrık otu gibi açıkta kalan HDP’nin içindeki ihanet şebekesine darbenin vurulacağının haberi verilir. Dokunulmazlıklar kaldırılacaktır.

Yıllarınsamanlık teröristi Ertuğrul Kürkçühemen mesajı alır.

Artık kediye kedi denecektir ve sabır taşı çatlamıştır.

Silahlı teröristlerle ilgili kararlar alınırken silahsız olanlarda es geçilmedi ve aynı sıralarda FETÖ medyasına el konularak kayyum atandı.

FETÖ’nün bütün medyası elinden alınırken diğer medyada ise bir kendi kendine çeki düzem verme durumu devam ediyor. Devletin çok sert bir şekilde DHKP-C’nin tepesine bindiğini farkedenler sempatizanları kapının önüne koymaya başladılar.

Diğeri ise kendisini salıverenlere diyetini ödemeye devam ediyor.

Yine aynı sıralarda TSK Suriye’de Daeş mevzilerini vurarak, sizin takmadığını ateşkesi bende takmam mesajı yolluyordu.

Bununla da kalmayıp hava kuvvetlerinin en yüksek savaş düzeyinde tatbikat gerçekleştireceğinin haberi bültenlere düşüyordu.

Yine aynı sıralarda Genelkurmay’da üst düzey bir görevden alma yaşanıyor ve askeri davaları takip eden Genelkurmay Adli Müşaviri görevinden alınıyordu.

Ama gün bitmemiş ve Tusiad üyesi ve FETÖ’ye yakınlığı ile bilinen Boydak grubunun yöneticileri gözaltına alınıyordu.

ABD’de ise günün sonunda birtakım tepkiler gösteriyordu ama dinleyen yada umursayan yoktu.

Ve günün son resti Anayasa mahkemesine çekiliyordu. Anayasa mahkemesinin siyaseti dizayn etme çalışmalarına engel olunacaktı.

Oldukça uzun bir gün oldu. AYM’nin verdiği kararla başlattığı olayın zincirleme reaksiyonu böyle seyretti. İçeride ve dışarıda birileri, Hitler’in son günlerinde sığınağında yaşadıklarını anlatan ‘Çöküş’ filmini seyrettiler adeta.

Devletin bir gün içinde ardı ardına yaptığı vuruşlarla moralleri iyice çöktü. Onun için tehditler bahar aylarından yaz aylarına ertelenmek zorunda kaldı ama tehdit sahipleri yaz aylarını dışarıda karşılayabilirler mi ondan emin değiliz.

HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, ‘Yaza kadar PKK ve hükümet arasındaki gerginlik artabilir. Birçok Kürt ve Türk ölebilir ve bu etnik bir iç savaşı tetikleyebilir’ iddiasını ortaya attı.
1991-1993 tarihleri arasında Türkiye ‘de devlete karşı dış ve iç güçlerin ortak operasyonu ile çok kanlı bir saldırı yürütüldü.
1997-98 yıllarında Türk Devleti tehditin boyutlarının daha da bir farkına vardı ve 10 yıl içinde bertaraf etti.
2007 yılında ABD ile kölelik antlaşmasını feshetti ve ülkenin ordusunu ve ekonomisini yeniden kurdu.
2017 yılında ise son savaşını vermeye hazırlanıyor, eğer karşı taraf savaşsız olmaz derse tabii.
Bugün bütün gün bunlar yaşanırken ana muhalefet partisi ne işle meşguldü diye aklınıza bir soru takılabilir. Onlar tarihi sorumluluklarının bilincinde çok önemli işlerle iştigal ediyorlardı. Mecliste bir milletvekilinin odasından Atatürk portresi indirildi/ indirilmedi meydan savaşlarını başlatan Aylin Nazlıaka aylar süren çatışmaların sonunda CHP’den ihraç edildi.