Deutsche Welle içini döktü. İçimizde ki İngilizler ise kızgın…

ALMAN DEUTSCHE WELLE; SLOGANI DÜŞÜNENLER İÇİN (HAZIRLANMIŞ)
AMA 1 KASIM 2015 SEÇİMLERİ SONRASI SANKİ İTİRAFNAMEYE DÖNÜŞMÜŞ.

Frankfurter Allgemeine Zeitung, Almanya Başbakanı Angela Merkel’in sığınmacı kriziyle ilgili yaptığı son açıklamaları yorumluyor. Gazete, Merkel’in Avrupa’ya ‘kendimiz odaklı düşünmeyelim, yoksa Avrupa için büyük tehlike olur’ şeklindeki sözlerini şöyle değerlendiriyor: “Başbakan sığınmacılar konusundaki çok aşamalı planını sığınmacıların yönlendirilmesi, dağıtımı ve entegrasyonu üzerine inşa ediyor. Giderek artan sığınmacı akınının, Alman sınırına çok uzak bir yerde, Türkiye’de durdurulması öngörülüyor.Yunanistan’a bu konuda güvenilmediği için Erdoğan’ın sığınmacılara bekçilik yapması isteniyor. Gücünün doruğundaki Türkiye Cumhurbaşkanı bunun için yüksek bir bedel talep edecektir. Sığınmacıların Almanya ve Avrupa’ya frenlenemeyen akınının siyasi ve mali sonuçları elbette çok daha yüksek olacaktır. Ancak Merkel’in planının huzursuzluk verici bir yönü de var. Üstelik sadece iç politikadan bakıldığında değil:Bu plan gerçekleşirse o zaman Avrupa’nın huzuru ve barışı gelecekte kaçakçılara bekçilik edecek iki kişiye bağlı olacak: Erdoğan ve Putin’e.”

(…) AB ‘Boğazların Sultanına’ muhtaç
AB’nin ‘Boğazların Sultanı’yla tartışmayı uzun yıllar ihmal etmiş olması tarihin bir cilvesi sayılmalıdır. Onunla atışmaya lüzum yoktu. Çünkü üyelik görüşmeleri zaten askıya alınmıştı. Böyle olunca Avrupa’nın eşiğinde giderek otokratlaşan bir hükümdar peyda oldu. Brüksel bu durumu fark edemedi, daha önemli problemlerle boğuşuyordu. Şimdi Avrupalıların ona daha fazla ihtiyacı varken Erdoğan’ın Avrupa’ya o kadar ihtiyaç duymaması Avrupa’yı kötü duruma düşürdü. Birliği dağılmanın eşiğine getiren mülteci krizi onsuz çözülemez. (…)  İktidarı emniyette, ülkedeki iki milyon Suriyeli’yi problemden saymıyor. Anlaşılan Türkler mültecilere büyük anlayış gösteriyorlar.( YAZAR TÜRKLERİN SURİYELİ MÜLTECİLERE ANLAYIŞLI OLMASINDAN RAHATSIZ. BURADA HEMEN ŞU SORULARI SORMAK GEREKİYOR O ZAMAN. SURİYE’DEN GELEN MÜLTECİLERİ TÜRKİYE’DE PROBLEM YAPMAYA ÇALIŞAN, KAŞIYAN HANGİ PARTİ/PARTİLER, KİŞİ/KİŞİLER İDİ? BU KONU TÜRKİYE’DE PROBLEM OLSAYDI KİMİN AVRUPA İLE MÜZAKERELERDE ELİ ZAYIFLAYACAKTI?)(…)  Avrupalı liderler, Merkel örneğinde olduğu gibi Erdoğan’ı ziyaret edip önünde boyun eğecekler. Bunu düşünmek bile oldukça tatsız.(ÇÜNKÜ ONLAR TÜRKİYE’NİN KENDİ ÖNLERİNDE BOYUN EĞMESİNİ İSTİYORLAR)Kıdemli bir politikacı AB’nin Erdoğan’ın insafına kaldığını söylüyor. (…) Doğu Avrupa ülkelerinin bir nebze dış politika aklı olsaydı, AB bünyesinde uzlaşmaya varılmasının, istikbalini Ankara’daki otokratın ellerine teslim etmekten evla olduğunu kavrardı.(…) Türkiye cumhurbaşkanının mültecilerin Avrupa yolunu kapatma ve AB adına sınır bekçiliği yapma karşılığında talep edeceği tavizlerin pazarlığı tatsız geçecektir. AB’nin elindeki tek koz, cumhurbaşkanının ekonomik bakımdan önem verdiği vize kolaylığıdır. (…) Erdoğan Kürtlere yumuşamazsa Avrupalılar masadan kalkıp mülteci krizini kendi aralarında çözmelidirler.(…)
İŞTE ONLARIN GÖRMEYİ ARZU ETTİKLERİ RESİMLERLE (2001) BUGÜN YÜZLEŞTİKLERİ RESİMLER

DW’DEN DEVAM EDELİM… MERKEL DOĞU AVRUPA ÜLKELERİNE BÜYÜK DÜŞÜNÜN, MÜLTECİLER MESELESİNİ BÜYÜTÜP VE BİZİ TÜRKİYE’NİN İNSAFINA BIRAKMAYIN DEMEK İSTİYOR.

Berlin’de yayımlanan Tagesspiegel gazetesi:
‘Erdoğan Türkiye’nin AB üyeliği için artık çabalamıyor. Kendisini bölgede büyük bir güç olmaya çalışan bir devletin başkanı olarak görüyor.Başkalarına uymak yerineABD, Rusya ve Avrupa ile aynı göz hizasında konuşacak konumda olduğunu düşünüyor.’
Frankfurter Allgemeine Zeitung’un seçimlerle ilgili yorumu ise eleştirel:
‘Erdoğan 2011 yılında, yani Arap Devrimi’nin olduğu yıl, Arap ülkelerinin sokaklarında bir kahramandı. Yıldızı, Mısır’da Muhammed Mursi’nin devrilmesiyle düştü. (…) Erdoğan Sünni ekseni Suudi Arabistan’la daha da genişletecek. (…)Türkiye’nin güney sınırında bir Kürt kuşağı oluşmasını engellemeyi hedefliyor. Bu, Türkiye’deki iç barış açısından hiç de iyi bir anlama gelmiyor.’
Berliner Zeitung ise seçim sonuçlarını Avrupa açısından ele alıyor:
‘2005 yılında Berlin, Paris ve Brüksel, demokratik reformları başlatan ve Avrupa prensiplerine olumlu yaklaşan Türkiye’nin AB yolunu tıkamıştı. Şimdi karşımızda daha çok Rusya Devlet Başkanı Putin’in güdümlü demokrasisini andıran, otoriter Türkiye geliyor ve Avrupa ‘hoşgeldin’ diyor. Bu tam bir çelişki.’
Mindener Tageblattgazetesinden:
(…) AKP devlet içine girdikçe, yolsuzluğun tatlı zehiri de etkisini gösteriyor. Hayır, Türkiye hiç iyi bir yolda değil. Üstelik Avrupa’nın kendisine acilen ihtiyaç duyduğu bir sırada.’

(…) konumu sayesinde Türkiye, Arap komşularındaki çatışmalara, enerji sevkiyatı yolu üzerinde bulunması nedeniyle de Avrupa’nın refahına nüfuz edebiliyor. Ama mülteciler için bir transit ülke olan Türkiye, Avrupa’yı zorluyor. Türkiye, şimdiye kadar sorumluluğunun sadece bir bölümünü yerine getirdi. Türkiye bu nedenle vazgeçilmez bir ortak olduğu kadar, zor da. (FAZ Yazarı Rainer Hermann)
Daniel Heinrich, Türkiye’deki genel seçimleri kazanan AKP’nin taraftarlarının kısmen utanç verecek şekilde siyasi rakipleri karşısında zafer gösterisi yaptıklarını ancak umudun tükenmediğini yazıyor.

AVRUPA BİRLİĞİNİN SİYASİ FİGÜRLERİ ‘NE KADAR SIKIŞTIK’ HAVASINDA İKEN İÇİMİZDE Kİ İNGİLİZLER TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİNİN RAHATLAMASINDAN MUZDARİP. İŞTE İÇİMİZDEKİ İNGİLİZLERDEN BİR ÖRNEK.

KISA BİR ANALİZLE AVRUPA DURUMU ÇOK GÜZEL KAVRAMIŞ. PROBLEM AVRUPA’NIN KAVRADIĞINI İÇİMİZDE YAŞAYAN BAZILARINA ANLATABİLMEK GİBİ GÖZÜKÜYOR. (GÖNÜLLÜ YADA BORDROLU İŞBİRLİKÇİLERİ TENZİH EDERİZ) GALİBA EN ZOR OLANI DA BU…