ALTIN AŞI, ATOM PATLAMALARI, İSTİHBARATÇI SAVAŞLARI

Ömer Kayani

“Sadece devletlerin değil, kadim ezoterik yapılarında işin içine dahil olacağı, yıllardır tasarlanan planların sahaya sürülebileceği ve özellikle Türkiye’nin bir dakika bile gözünü kırpmaması gereken bir aya girmek üzereyiz.”

Yukarıdaki satırları Haziran ayının son günlerinde kaleme almış, Temmuz ayında dikkat çekmiştik.

Neler sığdı son bir buçuk ayın içine.

Sakarya’da havai fişek fabrikası patladı, Ayasofya ibadete açıldı, Almanya’nın araya girmesi ile Türkiye ve Yunanistan çatışmanın eşiğinden döndü, Beyrut patlamasıyla Lübnan bitirildi, Putin – Trump – Erdoğan ardı ardına Covid -19 aşısı hazırlanıyor açıklamaları yaptılar, BAE – İsrail ile zaten normal olan ilişkilerinini resmiyete döktü, diğer Körfez ülkeleri de kendilerine konuyla alakalı emir kağıdının ulaşmasını bekliyorlar, KKTC’nin tepesi kaynıyor, Afrika’dan Fransa’yı atma savaşı hızlandı, ABD Çin üzerinde askeri/ticari baskıyı artırıyor, ABD seçimleri sadece bu ülkeyi değil tüm dünyayı ikiye bölüyor.

Konu çok, her biri ayrı bir yazıyı hak ediyor ama mümkün değil. Dolayısıyla görünmeyenlere odaklanmakta daha çok fayda var.

Kısa kısa özetlemeye çalışalım.

İSTİHBARATÇI SAVAŞLARI

90’lı yılların başında SSCB’nin ve Berlin duvarının yıkılarak soğuk savaşın bitmesi hasebiyle kendisine mikrofon uzatılan eski bir Amerikalı istihbaratçıya sorulmuştu.

“Soğuk savaş bittiğine göre bu kadar ajan/istihbaratçı ne olacak, işsiz mi kalacaklar?”

Cevabı çok ilginçti.

“Hayır, hepsi akın akın akın Türkiye’ye gidiyorlar. Yakında Türkiye dünyanın en karışık ülkesi olacak.”

Aklımızda kaldığı kadarıyla mealen bunları söylemiş ve o dönem çok konuşulmuştu, şimdilerde hatırlayan yoktur bile. Nitekim istihbaratçının “kehaneti” tutmuş, Türkiye ve bölgemiz dünyanın en karışık noktası haline gelmişti.

1993 gizli darbesi olmuş ve devlet kademesinde Amerika’ya direnen herkes öldürülmüş, 28 Şubat 1998 post modern darbesi yaşanmış ve 2001 ekonomik krizi ile Türkiye’nin tüm kasası boşaltılmıştı.

Peki bugün durum farklı mı sizce?

Sadece bu kez oyun bir üst perdeye taşınmış durumda.

Malumunuz, İngiliz, Amerikan ve Fransız Dış İstihbaratlarının başına akıcı Türkçe bilen ve yolu bir şekilde Türkiye’den geçmiş kişiler atanmıştı. Bunlara “eski KGB ajanı diye bir şey yoktur” diyen ve yolu Türkiye’den geçmiş olan eski ajan Rusya devlet başkanı Putin’i de ekleyin.  

“Dünya 5’den büyüktür” dediğimiz  “BM Güvenlik konseyinin neredeyse tamamı” değil mi?

Yakında Çin’de benzer bir adım atarsa şaşırmayın, tam 5’i bir yerde durumu olur.

Seçilmesi durumunda Amerikan derin devletinin has adamlarından Biden’ı da bu güruha eklerseniz bizim için çok şenlikli olmayan bir durum ortaya çıkıyor.

Anlayacağınız Türkiye önümüzdeki aylarda çok büyük istihbarat operasyonlarına maruz kalabilir demiyoruz, kalacaktır

1990 -2001 yılları arasında olanları hatırlayamayanlar/ anlayamayanlar için bu yıllarda yaşananlar konusunda hafızaları tazelemekte fayda bulunmaktadır.

PUTİN’İN ALTIN YUMURTLAYAN AŞISI

Hazır Putin’den bahsetmişken geçtiğimiz günlerde Putin’in balon olduğunu daha duyduğumuz anda Twitter hesabımızdan ilan  ettiğimiz sözde Covid-19 aşısı öncesinde ne olmuş dersiniz?

Rusya Merkez Bankası fiyatlar en tepe noktalarda iken bayağı bir altın satmış. Sonrasını zaten hepimiz biliyoruz. Aşının hazırlanmak üzere olduğu spekülasyonu ile altın fiyatları çakıldı.

Çakılan noktadan Rus Merkez Bankasının tekrar altın aldığına adımız gibi eminiz, zaten kısa bir süre sonra altın düştüğü tepe noktalara tekrar yükseldi.

Biliyorsunuz istihbarat operasyonları kara delik gibi çok aşırı para yutarlar ve petrole dayalı ekonominiz düşen fiyatlar, Suriye, Ukrayna, Libya savaşlarına yatırılan paralarla iyice küçülmüşse her yol mübahtır.

Hele de hayatı altın işi yapanları ahmaklıkla suçlamakla geçen dünyanın sayılı zenginlerinde yatırım gurusu Warren Buffet gibi birisinin tüm hisse senetlerini satıp nakite geçtiği ve devasa büyüklükte bir altın madeni satın aldığı haberinin ortaya çıktığı bu günlerde.

Ne dersiniz, sizce Putin SVR’ın (Rus Dış İstihbarat Servisi) önümüzdeki günler için bütçesini denkleştirebilmiş midir?

BEYRUT’A ATOM BOMBASI

Hayır, bazıları gibi Beyrut’a atom bombası atıldığını filan iddia etmiyoruz ama etkileri bakımından hiç bir fark yoktu.

Failin Amerika – İsrail ikilisi olduğundan adımız gibi eminiz.

Çok hızlı unutuyoruz, konuyu tamamlaması bakımından üzerlerine dafalarca yazı yazdığımız ve çok önemsediğimiz iki atom bombası benzeri patlama örneğini eski yazılarımızdan iktibas yapalım.

ÇİN’DE ATOM BENZERİ PATLAMALAR

12 Ağustos 2015 tarihinde Çin’in en önemli ticaret hublarından biri olan Tianjin limanında meydana gelen patlama adeta minik bir atom bombasının yıkıcı etkisini meydana getirmişti. İşin ilginç yanı ise bu patlamadan sadece birkaç gün önce Çin hükümetinin para birimleri Yuan’ın değerini birdenbire ve kimseye haber vermeden düşürerek faiz artırmak üzere olan ABD merkez bankasını çok zor durumda bıraktığı idi. Bu devalüasyon sonucunda ABD merkez bankası uzunca bir süre için faiz artırımından vazgeçmek zorunda kalmıştı. Çin dünya ticaret merkezlerinden gelen tepkilere aldırmayarak para politikalarını bağımsız bir şekilde belirleyeceklerini bildirmiş ve 2 gün sonra 14 Ağustos 2015 tarihinde bu seferde Tietsin kentinde bir petrol depolama istasyonu patlamış ve yine yüzlerce kişi hayatını kaybetmiş ve yaralanmıştı. Çin devletine verilen mesajlar açıktı. “Seni ihracatından ve petrolünden vururum”. 23 Ağustos 2015 tarihinde ise bu kez ABD’nin Uzakdoğu operasyonlarının ana merkezlerinden biri olan Japonya’daki askeri üssünde büyük bir patlama meydana gelmişti.”

AFGANİSTAN’A ATOM BOMBASINA EŞ DEĞER BOMBA

14 Nisan 2017 tarihinde Amerika, Asya’nın ve yeni İpek yolu güzergahının en önemli noktalarından biri olabilecek Afganistan’ın üzerine tüm bombaların anası sözcüklerinin kısaltması olan bir atom silahına en yakın bombayı (MOAB) ansızın bırakıvermiştir. 

Bahane bu kez IŞID’dır ama mesaj anlaması gereken herkes tarafından anlaşılmıştır.

Hedef Doğu’nun kalbi ve yeni ipek yolu yani Çin’dir. 

İşte bu 3 devasa yıkıma (Tianjin, Tietsin ve Afganistan) ek olan sonuncu patlama 4 Ağustos günü bu kez Beyrut’ta yaşanmıştır.

Dikkatinden kaçanlar için, Çin’de ve Beyrut’ta yaşanan atom bombası benzeri patlamaların hepsi de Ağustos ayında yaşanmıştır.

12 Ağustos 2015, Çin/Tianjin patlaması

14 Ağustos 2015, Çin/Tietsin patlaması

Tarihte biraz geriye gidip dünyada iki kere Pasifikte kullanılmış atom bombalarının patlatıldığı aya bakalım mı?

6 Ağustos 1945, Amerika Japonya/Hiroşima’ya atom bombası attı

9 Ağustos 1945, Amerika Japonya/Nagazaki’ye atom bombası attı

İşte bu Ağustos patlamaları furyasına 4 Ağustos günü Asya, Afrika kıtalarının geçiş noktasında yer alan Beyrut limanı da eklenmiş oldu maalesef.

Herhalde konu anlaşılmıştır.

Sürpriz oldu diyenlere hemen belirtelim ki ortada sürpriz filan yok.

Kasım 2019’da bu sütunda kaleme aldığımız ve Adana 6. Sulh Ceza Hakimliğinin 30-12-2019 tarih ve 2019/7247 sayılı kararı gereğince erişimi engellenen “Joker Jack Ryan el ele Midway Savaşına” başlıklı yazımızda şunları yazmıştık.

“Film (Midway), Japonların  Pasifikte II. Dünya savaşını başlatan Pearl Harbour baskınını ve sonrasında yaşanan Midway çatışmasını konu alıyor. En son “Pearl Harbour” filmi gösterime girdikten yaklaşık 3-5 hafta kadar sonra 11 Eylül 2001 saldırıları gelmiş ve dünyanın gidişatı değişmişti. Pasifik bugün tıpkı II. Dünya savaşı öncesinde olduğu gibi bu kez Çin ve Amerika arasında güç mücadelesine sahne olurken, Çin’in hammadde ihtiyacı için bel bağladığı petrol ülkeleri bir bir yakılırken, Aramco halka arz telaşına düşmüşken, Amerikan borsaları şiştikçe şişerken, İran’ı Çin’den kopartmak için her yol denenirken, ABD ve Çin’in en büyük paya sahip olduğu küresel borç stoku 250 trilyon Dolara yükselmişken sizce Çin dergisi (uçak gemilerini batırabilen) füzelerini yanlışlıkla mı gösterdi? Yoksa, “Japonya’ya yaptığınız gibi Pasifikte ablukayı düşünüyorsanız tüm uçak gemilerinizi batırırız” mı demek istiyorlar?”

Hala sürpriz var diyorsanız sizi filmleri daha dikkatli seyretmeye davet edelim ve son bir notla bitirelim.

İnsanlıktan nasibini alamamış İsrailli sağcı parti lideri Feiglin’in “Lübnan’da muhteşem bir havai fişek gösterisi seyrettik” sözlerinin ardından çok kısa bir süre sonra bu gösteriyi gören Arap dünyası liderlerinin BAE öncülüğünde İsrail ile ilişkileri normalleştirme kuyruğuna girmesi sizce tesadüf müdür yoksa ülkelerinde havai fişek gösterisi izlememe arzusu kaynaklı mıdır?

Peki Temmuz ayı başında Sakarya/Hendek’te bir havai fişek fabrikasında meydan gelen ve Sakarya halkında atom bombası hissiyatı bırakan devasa patlama sonrasında da aynı duygular içine girmiş midir bu İsrailli milletvekili?

Umarız devletin ilgili organları bu iki patlama sonrasında güvenlik zaafiyeti olan tesislerimizi/fabrikalarımızı acımasız bir denetime tabi tutmayı akıl edebilmişlerdir.