YENİ ANORMAL, SUNİ RAHİM VE AİLE BABASI

Ömer Kayani

Tüm dünya hükümet başkanlarının, sözcülerinin ağzında iki kelimeden oluşan bir cümlecik.

“Yeni normal.”

Bu cümleyle dünyanın içine sokulduğu yeni anormal durumu normalleştirmeye çalışıyorlar adeta.   

Yapamazlar demek isterdik ama çevremizde gördüğümüz korkuya bakınca yapabileceklerini / yapabildiklerini maalesef görüyoruz.

Doktor değiliz ama artık tüm riskleri göze alıp ortaya çıkan doktorların ne dediklerini anlayabiliyoruz.

“Grip aşısı olmuş insanlarda Kovid 19 testi pozitif çıkabilir çünkü grip aşılarında bir çeşit Kovid zaten var” diyorlar.

“Evde kapalı kalıp kimseyle temas etmez ve güneş ışığı almazsanız yasak bitip dışarı çıkınca mikroplara ve hastalıklara karşı eskisinden daha dirençsiz olur ve değil sadece Kovid her türlü hastalıkları kaparsınız”  diyorlar.

Hani “ikinci dalga gelebilir” uyarıları yapılıyor ya her gün, evde kalarak ikinci dalgayı kaçınılmaz hale getiriyoruz gibi gözüküyor.

Haber Nazilerinin internette iyice azacağı konusunda iki ay önce uyarmıştık. Korona bahanesi ile gemi azıya almış durumdalar ve derin dünya devletinin hikayesi ile çelişen neredeyse tüm Korona analizleri önemli platformlarda sansüre uğruyorlar.

Ama asıl ilginç haberler Amerika’dan geliyor. Başkan Trump bazı Beyaz Saray çalışanlarında Kovid çıkması üzerine yaptığı açıklamada önlem amaçlı olarak bir sıtma ilacı olan  “hydroxychloroquine” almaya başladığını söyledi.

Oysa Amerikan Sağlık Bakanlığına bağlı olarak çalışan FDA (Gıda ve İlaç Bürosu) bu ilacın kalp üzerinde çıkarabileceği sorunlara karşı ilacın sadece hastanede alınabileceğini söylemişti.

Bunun da ötesinde bu ilacın koruyucu özelliğinin olmadığı ancak hasta olunca alınabilecek bir ilaç olduğu, hatta halüsinasyon gibi etkileri yüzünden Amerikan Ordusu Özel Kuvvetler Askerlerinin bu ilacı kullanmasının yasaklandığı da söyleniyor.

Yani neresinde baksanız tuhaf bir durum.

Hal böyle olunca ister istemez Trump’ın da Kovid hastalığına yakalandığı iddia ediliyor.

Ayrıca ilacın yan etkileri hasebiyle ülkesinin nükleer silahlarını Başkomutan olarak  ateşleyebilme yetkisi olan birisinin halüsinasyon gördürebilecek bir ilacı kullanırken görevine devam etmesinin ne kadar doğru olacağını da tartışanlar bulunmakta.

Bunları bir tarafa not edip asıl konumuza, şu yeni normal denen anormal duruma gelelim.

Nedir bu durum?

Çok kısaca, diğer insanlardan uzak duracaksın, toplanmayacaksın, haliyle konuş(a)mayacaksın hatta çalışamayacaksın.

Peki bu ne demektir şöyle açıklayalım?

Bir bebek normal yapılan bir doğumda anne rahminden geçerken kanalda Yaradanın bu iş için oraya koyduğu tüm bağışıklık sistemi güçlendirici sıvılara bulanarak doğar. Yani bir nevi koruyucu aşısını doğal yollardan alarak güvenli bölgeden dünyaya girişini yavaş yavaş yapar.

Sezaryenle yapılan doğumda ise  anneye (ve haliyle bebeğe)  uyuşturucu verilerek anne karnından yabancı biri tarafından bir anda çekip çıkarılan bebek şoka uğrar. Yediği şokun üzerine bir de kendisini koruyacak / bağışıklık sistemini güçlendirecek kanaldaki sıvılardan mahrum kalmış bir şekilde bir yabancının (doktorun) eline düşüverir.

İşte bugün “yeni normal” diye size yutturmaya çalıştıkları da tam olarak budur.

Bir yandan sizi ev hapsine alıp diğer insanlarla temas ettiğinizde bağışıklığınızı güçlendirecek yararlı zararlı mikrop alışverişini durduruyorlar (yani normal doğumu engelliyorlar), diğer yandan da sosyal çevrenizle temasınızı kesip sizi yalnızlığa itiyorlar, çıldırtıyorlar, bağışıklık sisteminizi öldürüyorlar.

Yani, sezaryenle doğumun bebeğe yapacağı etkiyi size yaşatıyorlar.

Vakti zamanında “The Matrix” filminde size gösterdikleri gibi her bir insanı tek başına yapay bir bir tüpün içine alıp elektronik kablolarda besliyorlar.

Herşeyi onların rahatlıkla gözetleyebildiği elektronik ortamlar üzerinden  yapıyorsunuz artık, alışverişlerinizi, tele konferanslarınızı, okul derslerinizi.

Sizi “suni bir rahim” içine aldılar yani.

Ve bu, Yaradanın bize bahşettiği doğal rahime (haşa) rakip olarak şeytani kafalar tarafından dizayn edilen suni bir rahim.

Bakın, Lancet tıp dergisinde yayımlanan bir araştırmaya göre; Kovid-19 hastalığını ağır bir şekilde geçirmiş kişilerde, delirium ve kafa karışıklığının sık görülen bir durum olabileceği aktarılmış.  Bireyden bireye ve hastalığın aşamasına göre farklılık gösteren deliryum, hastanede uzun süre kalanlarda ortaya çıkan hem ruhsal hem de nörolojik bir hastalıktır yani “akut beyin yetmezliği”dir.

Ya uzun süre evde hapis kalanlar, özellikle de beyin fonksiyonları zaten yavaşlamış olan 65 yaş üstü insanlarımız?

Anlayacağınız,  bir arada iken kıramadıkları çubuk destesininden çubukları teker teker çıkarıp kıracaklar.

Tıpkı tüm dünya toplumlarını önce yüzde 50-50’lik iki parçaya ayırdıkları gibi.

Daha geçen yılın sonunda Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programı’na göre 2020 – 2021 eğitim – öğretim döneminde, 5 yaşındakilerin zorunlu eğitim kapsamına alınacağı duyurusu yapılmıştı.

Ne için?

Bugüne kadar çocuklarımıza okullarda yararlı ne öğrettinizde erkenden çocukları ailelerinden kopartma peşindesiniz?

Çocuğu ailesinin doğal rahminde alacağı sevgiden koparıp devletin suni rahmine vermek için bu acele niye?

Bu emri size kimler veriyor?

Bu konu çok uzun ve derin, inşallah başka yazılarda da devam edeceğiz ama Kovid laboratuvarda üretilmedi diyen ve aklı sıra bizlerle dalga geçmeye çalışan çok bilimsel ama en azından iyi niyetli kafalar için küçük bir örnek vermek istiyoruz.

Hatırlarsınız henüz Kovid olayı çıkmadan bir süre önce çocuklarına kızamık aşısı yapılmasını reddedenler yüzünden kızamık hastalığının yeniden yayılmaya başladığı haberleri tüm dünyaya bir el tarafından eş zamanlı olarak servis edilmiş, aşı karşıtları bağnaz cahiller sürüsü olarak gösterilerek hakir görülmeye çalışılmıştı.

Şimdi kızamık olayından alarak sizi bir çizgi filme götürelim.

AİLE BABASI

Amerikan yapımı “Family Guy” çizgi filminin 15. sezonunun 6. Bölümü 2016 yılının Kasım ayında yayınlandı.

Evin hanımı çocuğunu otizmden korumak için kızamık aşısı yaptırmamaya karar verir. Bunun üzerine tüm şehirde kızamık salgınına neden olur.

Toplumların klasik inandırılmışlığı nispetinde  “peki buraya kadar her şey normal” diyelim ama işin ilginç tarafı bölümün başlangıcında.

Eve bir yarasa girmiştir ve evin babasından yarasayı evden atması istenir. Evin babası altında tabanca bağlı uzaktan kumandalı bir helikopter yaparak yarasayı vurma peşindedir ama beceriksizliği sayesinde yarasa tabancayı alır.

Anlayacağınız yarasa artık kazayla silahlandırılmıştır. Yanlış anlaşılmasın, Çin’in Wuhan laboratuvarlarını kastetmiyoruz, çizgi filmi anlatıyoruz.

Evin babası gece yarasa avına devam eder ve odadan odaya yarasayı elinde tenis raketi ile kovalarken bütün evi kırıp döker. Tıpkı dünya ekonomilerinin “Kovid 19 yüzünden” kırılıp dökülmesi gibi.

Sonunda yarasayı yatağında uyuyan evin en küçük çocuğunun kafasına konmuş olarak bulur. (Yatağın başlığında da ilginç bir şekilde kırmızı ay yıldız bulunmaktadır. )

Neyse, yarasayı öldürmek için hamle yapınca yanlışlıkla çocuğun kafasına raketle vurur ama çocuk son anda eliyle kafasını koruyunca darbe eline gelir.

Yarasa ise odanın penceresinden uçar gider, evi terkeder.

Ama bizim ilgimizi çeken başka bir şeydir. Darbe alan çocuğun elinde çok düzgün bir kare ( # ) simgesi belirmiştir.

Evet, tam RFID çiplerinin simgesi olan cinsten bir kare şeklinde.

Dediğimiz gibi, ardından Kovid 19, afedersiniz yarasa pencereden uçar gider. Amaç hasıl olmuştur nasılsa.

Çizgi dizinin devamında kızamık tüm Kohan şehrine (Wuhan değil) yayıldığı için askerler tanklar ve helikopterler eşliğinde karantina başlar.

Şehre giriş ve çıkışlar yasaklanmıştır. Herkes eve kapanır ve sokağa çıkma yasağı başlar. Herkes aşılanana kadar da bu böyle devam eder.

Biz verilen mesajların sadece sütunumuz elverdiği kadarını yazabildik.

Bu “eğlencelik” çizgi diziyi 7 milyar insana zorla çipli aşı yapmayı savunan Bill Gates ve şeytanları ile ilişkilendirmek isterseniz o da sizin kendi tercihiniz olsun.