Bi-den-size hatırlatma…

ABD başkan yardımcısı ve küreselcilerin beyaz saray şubesi Biden Türkiye’de ama pek sallayan yok. Malum başbakan Avrupa turunda idi. Bir ara müsait olunca kabul edecektir. Sallayan olmayınca o da yanındaki akortsuz çalan Bass gitarı etrafta serseri mayın gibi dolaşıp tuhaf sesler çıkartıyor.

Hafta içinde birçok gazete ve haber sitesi 11 eyül saldırılarının ABD içinde biryerlerden planlandığını söyleyen akademisyenlerin başına neler geldiğini haber yaptı.

11 Eylül saldırılarının ardından, 6 Eylül 2006 tarihinde çoğu ABD’nin önde gelen üniversitelerinde bulunan üst düzey 75 akademisyen 11 Eylül saldırılarının ‘hükümetin iç işi’ ve devlet terörü olduğu yönünde bir açıklamada bulundular. Aralarında meşhur öğretim üyelerinin de bulunduğu akademisyenler Amerikan Senatosu’nun talebi üzerine Federal Soruşturma Bürosu (FBI) tarafından ayrıca soruşturmaya tabi tutuldular. Üniversitelerde imza atan akademisyenlerin bir kısmına kınama, bazılarına ise uzaklaştırma cezası verdi.
ABD Büyükelçisi John Bass ise ülkesinde yapılanları unutup, ihanet bildirisiyle ilgili ‘Endişelerin ifade edilmesi teröre destek vermekle eşdeğer değildir’ açıklamasını yapmıştı.
Biz ise başka bir iki hatırlatma yapalım.

2003 yılında Türkçeye’de çevrilen Apokalips’in Atlıları kitabınında yazarı olan William Cooper güpegündüz ABD polisi tarafından evinin önünde infaz edilmişti.

Gelelim ikinci örneğimize:
Amerika’nin Uluslararası ilişkiler teorisine katkıda bulunmuş, Harvard Üniversitesi’nde, Kennedy Kamu Yönetimi Okulu’nun dekanı Stephen Walt, yine kendisi gibi çok ünlü Chicago Üniversitesi’nden John Mearsheimer’le birlikte ‘İsrail Lobisi’ başlıklı, sonradan kitap haline de getirilen 83 sayfalık bir araştırma yayınladı (Kitap Turkce’de “İsrail Lobisi ve Amerikan Dış Politikası” adıyla yayınlanmıştır). Her iki akademisyen de ortada, radikallikle ve de İsrail aleyhtarlığı ile alakası olmayan iki kişi. Sadece tarafsız olmak endişesini taşıyarak araştırmayı hazırlamışlar. Walt ve arkadaşının kafasındaki sorun Amerikan çıkarları ve bu açıdan bu lobinin etkisini inceledi söz konusu olan yazıda. Ve sonuç olarak dediği su: bu lobinin, ABD’nin ve İsrail’in politikaları üzerinde hayatı derecede etkisi vardır. Onların etkisi sonucu oluşturulan ve uygulamaya konulan politikaların sonuçları su ana kadar Amerikan çıkarlarına zarar vermiştir. Bu araştırmaya malum çevrelerden gelen tepkiler üzerine Walt, Harvard’daki dekanlık görevinden istifa etmek zorunda kaldı.

Bir örnekte ABD sanat camiasından.
Rachel Corrie’i hepimiz hatırlıyoruz. Filistin’de terörle hiç alakası olmayan bir eczacının evinin yıkılmasını önlemek için bir İsrail buldozerinin önüne durmuş; ama buldozer onu ezip geçmişti. İsrail’in kaçırılan askerleri icin savaşa girmesine onay veren ABD kendi vatandaşının göz göre göre öldürülmesine seyirci kalmıştı. Rachel Corrie’yi anlatan, ‘Benim Adım Rachel Corrie’ adlı, bir tiyatro oyunu hazırlanmış ve gösterime girmesine ramak kalmıştı. Başta ABD’nin prestijli gazetelerinden New York Times olmak üzere, yoğun bir negatif propaganda sonucu bu oyunun sahneye konması uzun yıllar engellendi.

PKK’ya destek bildirisi yayınlayan üniversite çalışanlarının derdi aslında vatanla filan değil, dertleri İslam. Ülkenin dini başka olsa ve sahipleri de onlar olsa PKK’ya karşı çıkacak olanların başında onlar gelecekti.

O üniversitelerde çalışan müsveddeler (akademisyen filan diyemiyoruz) dua etsinler demokratik bir ülkede yaşıyorlar. Eğer ABD’de olsalardı ya sorgusuz sualsiz ABD polisinin kurşunlarına hedef olurlardı yada Guantanamo Camp X-Ray’de yakıcı güneşi altında olurlardı.

Yine de Türkiye’nin sabrını artık daha fazla test etmemelerini tavsiye ederiz kendilerine. İngilizlerin dediği gibi ‘Sakin adamın öfkesine dikkat edin’