‘Dünya İklim Zirvesi’… Yerseniz …

ABD içindeki politik dengeler dünyayı ve ülkemizi etkilediğine göre bunu bilmek zorundayız. Herhangi bir iddiada bulunmadan izlenimlerimi aktarabilirim. ABD’de Obama politikalarına karşı çıkanlar petrol lobilerinin desteklediği Neo Con politikalardır. Burada iki görüş çatışmaktadır. Petrol lobileri petrolün daha uzun süre kullanılabileceğini ve alternatif enerji kaynaklarına geçişin zamanının gelmediğini düşünmektedir. Diğer kanat petrol kullanımının yarattığı çevre etkisini de kullanarak alternatif enerjiye geçişin zamanın geldiğini düşünmekte ve alternatif enerji kaynaklarının en önemlisi olan nükleer enerjiyi kontrol altına almaya çalışmaktadır. İran’ın nükleer faaliyetleri bu kontrol mekanizmalarının kurulması için fırsat olarak değerlendirilmektedir. Bazen rastlantılar da çevre bilincinin yayılmasına katkıda bulunmaktadır.Son zamanlarda ABD kıyılarını tehdit eden petrol sızıntısı ne güzel bir tesadüf değil mi?(Bir tanede biz ekleyelim. Japonya Fukushima Nükleer Santral kazası)
Fosil yakıt rezervlerinin yetersizliğiyle birlikte uluslar arası alanda büyük bir mücadele başlatanABD’nin, iki güçlü rakibi AB ve Çin’in enerji kaynaklarını kontrol etme gayretiyle Irak’ı işgal ettiğini amaçlarının ise kullanmak değil kullandırmamak eksenli olduğu tespitini yapanKaynak, ” ABD bu politikalarıyla en büyük müttefiki Rusya’yı ayağa kaldırmış, petrol üreten ülkelerde kendisine yakın yeni sermayedarlar yaratmıştır.” dedi. Ayrıca ABD’nin İran ile mücadelesini de nükleer enerji tekelini de Rusya’yla birlikte oluşturma düşüncesi olarak yorumlayan Prof.Dr.Mahir KAYNAK, alternatif enerji kaynaklarının gerekliliğine dikkat çekerek Zeki YABAN’a atıfda bulunduğu şu sözlerle konuşmasını tamamladı, ” Dünyada Taş Devri taşlar bittiği için sona ermedi.”
Aslında dünya üzerindeki problem, ekonomik problemdir. Şu anda dünya üzerindeki ekonomik yapı şöyle işlemektedir; Avrupa ülkeleri ve Ortadoğu ülkeleri ürettikleri malların önemli bir kısmını Amerika Birleşik Devletleri ‘ne ihraç ediyorlar. İhraç mallarının karşılığında da herhangi bir bedel almıyorlar. Amerika Birleşik Devletleri borçlanıyor. Bunun Avrupa ülkeleri veya Ortadoğu ülkeleri açısından çaresi, bu borç verme mecburiyetinin ortadan kalkması, ancak yeni pazar bulmalarıyla mümkündür. Böyle bir pazar bulduklarında, mallarını artık Amerika Birleşik Devletleri’ne ihraç etme mecburiyetinde kalmazlar ve buradan da sadece senet veya tahvil değil, mal ve hizmet alırlar, böyle bir denge kurulabilir. Ve biz şunu söyledik; bu coğrafya Avrasya’dır. O zaman adma Avrasya diyorduk,şimdi Büyük Ortadoğu haline geldi. Demek ki, aslında Amerika Birleşik Devletleri rakibinin pazarlarını ve rakibini güçlü kılacak o-lan bu coğrafyayı, rakibinden önce kontrol etmek istiyor. Ve diyor ki, dünyada bu güne kadar devam eden e-ekonomik yapı ve dengeler devam etsin. Yani siz ticaretinizi, ekonomik ilişkilerinizi benimle sürdürün. Avrupa ülkelerine söylüyor, Ortadoğu ülkelerine, Japonya’ya söylüyor bunu… Biz ekonomik bir bütün halinde kalalım ve bunun orkestra şefi ben olayım, ben kontrol edeyim diyor. Çünkü bunun kendisine çok büyük ekonomik yararları vardır. Amerika Birleşik Devletleri senede 500 milyar dolarlık dış ticaret açığı veriyor ve bunu da başkaları finanse ediyor. Bu bir kaynak aktarımıdır Amerika Birleşik Devletleri ‘ne. Eğer bu kaynak aktarımı kesilirse Amerika Birleşik Devletlerindeki ekonomik daralma 500 milyar dolarla sınırlı kalmaz, bu artarak, katlanarak bir kar topu gibi artar, Amerikan ekonomisini hızla küçültür. Buna karşılık mesela Güney Amerika’yı hedef olarak veremezsiniz, çünkü bir ülkeden kaynak aktarabilmek için, mesela Güney Amerika’dan, Kuzey Amerika’ya kaynak aktarabilmeniz için burada bir üretim fazlalığının olması lazımdır. Oysa oradaki insanlar aç. Aç insan sömürülemez. Diğer taraftan mesela petrolleri de yok. Güney Amerika’dan dışarıya verilebilecek kahve, muz filan var. Ama düşünün ki, Orta Asya Cumhuriyetleri veya Ortadoğu ülkeleri çok büyük enerji kaynaklarına sahiptir. Ve kendileri ben yiyeceğim dese yiyemez. Mutlaka dışarıya vermek zorundalar. Bütün o kaynakların hepsinin başkalarına aktarılma mecburiyeti vardır. (…)Eğer, Büyük Ortadoğu’da Avrupa etkili olursa, Avrupa dünyanın en büyük gücü haline gelir. Eğer Rusya kontrol ederse, Rusya en büyük güç olur. Eğer Amerika bu bölgeleri kontrol edemezse, büyümeyi bırakın küçülmek zorunda kalır. Ve dünya üzerindeki etkinliği azalır. Sadece askeri ve siyasi etkinliğini değil, ekonomik düzeyinin de gerilemesi sonucunu doğurur.(…) Diyor ki, birincisi Avrupa bu bölgeye girerse bana ihtiyacı kalmaz. Benimle ticarete ihtiyacı kalmaz. Benimle ticaret yapmadığı zaman da ben artık dışarıdan elde ettiğim ki, senede 500 milyar doları bulan kaynakları elde edemem. İkincisi, bu bölgeye hakim olmamla gelişecek ekonomik yararların da hiç birisinden istifade edemem, çok gerilerim, önemsizleşirim. Ve halkımın hayat seviyesi radikal, köklü bir biçimde düşer. Onun için Amerika Birleşik Devletleri açısından, bu söylenenlerin hiç birisi doğru değildir. Sadece ekonomik bir hadisedir. Ve bunu yapmak zorundadır.
(…)
Burada söz konusu olan, aslında petrolün, enerjinin kıtlığı değildir, kıtlık üzerine bir tartışma ve çatışma yok, Amerika Birleşik Devletleri’nin belki de en önemli sorunu bolluğu sınırlamaktır. Şu anda dünya üzerinde bir petrol sıkıntısı yoktur. Aksine yeni bir takım kaynakların devreye girişi, doğalgazm kullanılışının artması, Orta Asya doğalgazınm Batıya doğru gitmesi bir bolluk yaratacaktır. Bu bolluğun kontrol edilmesi gerekir. Bu bolluğun kontrol edilmesi kolaydır, mümkündür. Mesela bazı alanlar devreden çıkarılır. Amerika Birleşik Devletleri, kendi ülkesinde tarım ürünleri fazla olduğu zaman, çiftçiye şu kadar para al ekme diyor. Ama burada onu yapmaz. Ne yapar? Bu bölgede bir iç savaş çıkarır. Ve arada bir müdahale yapar. O alan kullanılamaz. Öylece bir planlama yapılabilir rahatlıkla.
(…)
Şu doğru değildir; sadece Amerika Birleşik Devletleri dünyada hesap yapıyor, başkaları hiç hesap yapmıyorlar. Burada iki temel soru var. Avrupa ile Amerika Birleşik Devletleri’nin ilişkisi ne olacak?Başlangıçta bu proje Amerikan projesi idi, tek başına yapıyordu. Şimdi baktı ki mukavemetler var, NATO diyor. NATO dediği zaman şunu anlamak lazım. NATO bir askeri ittifak olmaktan çıktı, dünya tarihin en büyük askeri ittifakı ama karşısında güç yok. Buradan anlıyoruz ki, NATO aslında Batının uzlaşmasının adıdır. Eğer bu iş NATO tarafından yapılıyor diyorsanız buradan şu mana çıkar; Amerika ile Avrupa ülkeleri anlaştılar birlikte hareket ediyorlar.Mesela Afganistan’a gidiş odur. Derlerse ki, NATO olarak Ortadoğu’ya hakim olalım, buradan şunu anlayacağız; Amerika Birleşik Devletleri ile Avrupa anlaştılar, herkes kendi rolünü biliyor. Ama şu andaki durum o kadar çok berrak değil. Amerika Birleşik Devletleri, NATO ile birlikte olsa da, aslan payını almak isteyecektir. Diğer taraftan aslan payını vermek istemeyenler vardır. Bunu izah etmek için ilgisiz gibi görünen bir yere gelmek istiyorum. Bayan Angela Merkel geldi, Türkiye’ye. Alman Hıristiyan Demokrat Birlik Partisi’nin başkanı, dedi ki, Türkiye’ye imtiyazlı bir ortaklık statüsü tanıyalım. Türkiye infial etti, biz böyle şeyi kabul edemeyiz diye. Tavrımız duygusaldı. Türkiye bu teklifi, ortak yapmazsanız bizi dışlıyorsunuz, bizi yabancı görüyorsunuz anlamında değerlendirdi. Aslında öyle değil. Bu Amerika Birleşik Devletleri’ne karşı bir politikadır. Bayan Merkel şöyle diyor; sizinle ittifak yapacağız ve bu ittifak sonunda Avrupa Birliği’nden elde edeceğiniz menfaatlerden daha fazlasını elde edeceksiniz. Ve siz bağımsız bir güç olacaksınız, bir denge unsuru olacaksınız.Yani, Türkiye’yi bir müttefiklik içerisinde, eriteceği bir malzeme olarak görmüyor, bir müttefik olarak görüyor.Amerika Birleşik Devletleri’nin yapmaya çalıştığı teklifi yapıyor. Türkiye, Avrupa Birliği’ne girdiği andan itibaren artık Rusya diye bir alternatif asla olmayacaktır. Oysa Merkel, kendileri de Rusya’yı nazarı itibara aldığı için ve böyle bir ittifakı göz önünde tuttuğu için, Türkiye’nin Avrupa Birliği dışında olması ile Rusya ittifakının bir alternatif olarak ortada durmasını istiyor. Yani onlar da daha farklı bir strateji izliyor. Amerika Birleşik Devletleri’ne karşı bir Rusya gücü olsun istiyor.
Türkiye de bu bölgede başlı başına bir güç olsun ve Almanya ile bir ittifak içinde olsun istiyorlar. Yoksa bu küçümsemek, dışlamak anlamında değildir. Birlikte hareket edelim, Amerika Birleşik Devletleri ile değil bizimle ittifak içerisinde olun, diyor. Burada bize şunu da söylemiyor, Rusya ile ittifak edin. Ben fotoğrafını çekiyorum. Bu da bir alternatiftir. Ama şurası çok açık, Türkiye Avrupa Birliği’ne girdiği zaman artık alternatifi tektir. Bu şu anlama gelir, Amerika Birleşik Devletleri, Avrupa Birliğini kontrol etmek niyetindedir. O kontrolü sağladığı zaman, zaten Türkiye bu kontrolün dışında kalamaz. Esas mesele Amerika Birleşik Devletleri’nin Avrupa’yı kontrolüdür.
Yukarıdaki alıntıları sabırla ve  dikkatle okuduysanız eğlenceli bir haberi haketmişsiniz demektir…