TARİHE GEÇECEK KÜRESEL YÜK TRENİ YOLDAYKEN

Napolyon’un Çin için “uyuyan bir dev olduğu ve bu devin uyandığında dünyayı sarsacağını” söylediği rivayet edilir.

Geçen hafta Amerika’nın Suriye’den askerlerini çekmesi vesilesiyle Amerika Başkanı Trump’ın tweet mesajında Çin ve Napolyon Bonapart’ı yan yana kullanması bu vesileyle ilginç olmuştur.   

 “IŞİD’i yüzde yüz yenilgiye uğrattıktan sonra, birliklerimizi büyük ölçüde Suriye’den çıkarttım. Bırakın Suriye ve Esad, Kürtleri korusun ve kendi ülkeleri için Türklerle savaşsın. Generallerime dedim ki ‘Neden Suriye için savaşalım… Ve neden düşmanımız toprağını korusun diye Esad’la savaşalım?’ Kürtleri korumak için Suriye’ye yardım etmek isteyen herhangi biri, benim için iyidir. Rusya, Çin ya da Napolyon Bonapart. Umarım hepsi başarılı olur, biz 7 bin mil uzaktayız.”

Yine geçen hafta, Suriye’nin kuzeyinde “Barış Pınarı” harekatımızın başlamasından 5-6 gün sonra bu haber medyamıza ilginç bir başlıkla düştü. 

TARİHE GEÇECEK TREN YOLA ÇIKTI, TÜRKİYE’YE GELİYOR

“Çin’den yola çıkıp, Marmaray’ı kullanarak Avrupa’ya geçecek yük treni China Railway Express’in, 5 Kasım’da Türkiye’ye ulaşması planlanıyor. Tren, Marmaray’dan geçerek Avrupa’ya ulaşacak ilk yük treni olarak da tarihe geçecek.”

Aynı günlerde Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Geng Shuang, Pekin’de düzenlediği günlük basın toplantısında, Türkiye’nin Suriye’de başlattığı harekata istinaden Ankara’ya çağrıda bulunarak, “Suriye’deki askeri faaliyetlerinizi durdurup doğru yola geri dönün” ifadesini kullanıyordu.

İlginç değil mi?

Çin’le anlaştığımız bir doğru “yol”  vardı da bizim mi haberimiz yoktu acaba?

2015 yılından beri çeşitli mecralarda;

Amerika’nın eski SSCB gibi çökeceğini, küçüleceğini, iç savaşa kadar gidebileceğini,

İsrail’den artık herkesin bıktığını ve kısa ve orta vadede hayatta kalıp kalmayacağının soru işareti olduğunu,

Petrol ülkelerinin yakılacağını,

Amerika’nın Ortadoğu’dan çekileceğini,

Gizli Amerika – Rusya kardeşliğini,

Amerikan Dolarının bitirileceğini, büyük bir ekonomik krizle dünya sistemine format atılacağı gibi konuları inceliyor, yazılar yazıyoruz.  

KAPİTALİST GÖRÜNÜMLÜ TOTALİTERYAN DÜNYA SİSTEMİ

Ama asıl parmak bastığımız nokta Küreselci aklın Çin’i yeni dünya lideri yapma çalışmasıdır. Ekonomik olarak dünyayı saracak, romantik ismiyle “yeni İpekyolu” nam-ı diğer “Kuşak-Yok” projesi üzerinden dünya ülkelerinin satın alınarak, devşirilerek, yola adapte edilerek ele geçirilmesi Küresel şeytanların Çin üzerinden uygulamak istedikleri yeni sistemdir.

Çin’in liderliği üzerinden tüm dünya da kurmak istedikleri Kapitalist görünümlü totaliteryan dünya sistemini sıklıkla Hollywod filmleri üzerinden verilen mesajlarla harmanlayarak analiz etmeye çalışıyoruz.

Bu bağlamda, Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyini terörden arındırma operasyonuna Çin’in verdiği tepkiyi Küresel şeytani aklın tepkisi olarak gördüğümüz için önemsiyoruz.

Daha önce birçok defalar belirttiğimiz gibi Çin – Türkiye ilişkileri 28 Şubat post modern darbesinden sonra değişik bir zemine oturmuş, o dönemde Amerika’nın tepkilerine rağmen Çin ile Türkiye’de askeri tatbikatlar yapılmıştır.

2000 yılından sonra daha da gelişen Türkiye Çin ilişkilerinde her yakınlaşma sonrası bir provokasyon patlatıldığını Şubat ayında “Ejderhanın kuyruğunu Türkistan’ın doğusunda kıstırmak” başlıklı yazımızda şöyle belirtmiştik.

“2009 yılında dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül 14 yıl aradan sonra Çin’e gidip geniş çaplı anlaşmalara imza attıktan sadece bir hafta sonra Urumçi’de Uygurlar ile Han Çinlileri arasında kanlı hadiseler çıkmıştır. Çatışmada çoğunluğu Han milliyetinden olmak üzere 197 kişinin öldüğü bin 700’e yakın kişinin de yaralandığı Çin tarafından bildirilmişti. Bu hadiseyle Türk Devletinin Çin Devleti ile sıkılaşan ilişkilerine darbe vurulmaya çalışıldığı çok açıktır. Amerika, tıpkı II. Dünya savaşıyla Japonya’ya yaptığı gibi, ejderhanın kuyruğunu daha da büyüyemeden Doğu Türkistan’da da kıstırmaya çalışacaktır. Dolayısıyla Doğu Türkistan meselesinin önümüzdeki günlerde daha çok gündeme geleceğini söyleyebiliriz.”

Dünya deniz/kara ticaret rotalarının, kıtaların,  enerji boru hatlarının, dinlerin, kültürlerin keşisme noktası olan Türkiye’nin bugünün süper gücü Amerika ile yakın geleceğin süper gücü Çin/Küreselciler arasında muharebe meydanı olması haliyle kaçınılmazdır. 

Nitekim bu savaşın emarelerine hem Türkiye’de hem de yakın coğrafyamızda son dönemde sıklıkla şahit olduk.

Kuşak – Yol projesinin önemli geçiş noktalarından olan “Yavuz Sultan Selim Köprüsü” Amerikan donanma destroyeri USS Carney tarafından subliminal bir fotoğraf çalışmasıyla hedef olarak gösterilmiş (Şubat 2018) ,  güzergahın önemli ülkelerinden Afganistan’a  ABD ordu envanterindeki en büyük iki bombadan biri olan ve  “tüm bombaların anası” (Mother of All Bombs-MOAB) olarak da bilinen bombadan atarak mesaj verilmiş (Nisan 2017) İncirlik üssünde bulunan nükleer bombaların Romanya’ya götürüldüğü söylentisi çıkarılmıştı. (Nisan 2019)

Farkındaysanız Amerikan medyası aynı konuyu Barış Pınarları operasyonu kapsamında Türkiye’ye getirilecek yaptırımlar kapsamında tartışmaya açmaya çalışmakta ve “atom bombalarının Türkiye’nin elinde rehine” oldukları imajını yaymaya çalışmaktadır.

Çin ise zaman zaman Türkiye ile yatırımlar ve kredi konularını konuşurken, ilişkilerin gerilim düzeyine göre mesela yeri geldiğinde 37 ülkenin devlet ve hükümet başkanları katıldığı “Yol-Kuşak” forumuna Türkiye’yi davet etmemektedir.

Çin savaş sanatının/jeopolitiğinin ana bileşenleri olan “sakince gözlemleme, düşük profil gösterme ve liderlik iddiasında bulunmama” stratejisinin yerini, son günlerde özellikle Hong Kong etrafında artan gerilimle Çin Devlet Başkanı Jinping’in sert gözdağı mesajlarının aldığı görülmektedir.

“Çin’i bölmeye yönelik herhangi bir girişim, ezilmiş cesetlere ve kemiklerin parçalanmasına neden olacaktır.”

Çin’in rakibi Amerika tarafından IŞID saflarında eğitimi verilen Uygur Türkleri korkusuna verdiği paranoyakça tepki ile Türkistan’da oluşturduğu toplama kampları zaten herkesin malumudur. Son gelen haberlerde benzer uygulamaların Çin tarafından Hindistan’a da ihraç edilmeye çalışıldığı, Keşmir’de Müslümanların her hareketini izlemeye ve analiz etmeye yarayacak ileri teknoloji izleme aletlerinin ve programlarının Hindistan’a verildiği söylenmektedir.

Anlayacağınız, Çin’in küresel yük treninin geçtiği duraklara ticari malzeme boşaltmakla/yüklemekle kalmayıp aynı zamanda (kimi haklı – kimi haksız) korkularının ürünü ve kendini teslim ettiği Küreselcilerin şeytani ideolojisi olan gözetim, baskı ve tek tip insana dayalı toplum projelerini de bırakacağı görülmektedir.

TÜRK KAPISI

Çin’in “Barış Pınarları” harekatı konusunda Türkiye’ye verdiği tepkiyi bu ülkenin Suriye’de bir an önce çözüm istediği şeklinde okuyabiliriz. Kuşak – Yol projesinin Akdeniz çıkış kapılarından biri olan Suriye’de Türkiye’nin güvenli bölge ile “kendi kapısını” kurma ihtimali ve hatta daha da güneye inme korkusu muhtemeldir ki Çin’e bu tepkiyi verdirtmiştir.

Hele de Barış Pınarları harekatı sırasında Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi (Türk Konseyi) Devlet Başkanlarının 7. Zirvesi sonuç bildirgesinde, Barış Pınarı Harekatı’na destek vermesi Çin’in binlerce yıllık geleneksel Türk dünyası korkularını tetiklemiş olmalıdır.

Çin’in eski Amerikan Başkanı Clinton’ın Türkiye için söylediği şu cümleleri çok iyi not aldığına eminiz.

“20.yüzyılın ilk elli yılı Osmanlı İmparatorluğu’nun mirasının paylaşılmasının yol açtığı değişikliklerle geçti. 21.yüzyılın ilk elli yılı da Türkiye’nin alacağı doğrultuyla şekillenecektir ”.

 “Önümüzdeki yüzyılın, büyük ölçüde, Türkiye’nin bugünkü ve yarınki rolünü nasıl tanımlayacağına bağlı olarak şekilleneceğini umuyorum”.

 “20. yüzyılı anlamak için Türkiye bir anahtar. Türkiye’nin geleceği, önümüzdeki bin yılın ilk yüzyılının şekillenmesinde son derece önemli bir rol oynayacaktır.”

BARIŞ PINARLARI ABD İÇ SAVAŞINI TETİKLEDİ

Benzer şekilde Türkiye’nin Suriye harekatı ABD iç politikasında da adeta deprem etkisi yaratmış, Amerikan müesses nizamı Başkan Trump’ı akıl almaz bir şekilde sıkıştırmıştır. Bunun sonucunda ABD sistemi büyük bir özenle besleyip büyüttüğü PKK / PYD / IŞID ve bilumum teröristlerini kurtarmak için NATO müttefiki Türkiye’ye inanılmaz tehditler savurmuş, Başkandan sonra en üst düzey devlet adamlarını aceleyle bir uçağa koyup Türkiye’ye göndermiştir.

Sonucu Amerikalıların ağzından yazalım.

“Amerika müthiş bir diplomasiyle Türkiye ne istediyse verdi.”

“Türkiye savaşmadan ne istediyse aldı”.

TREN KASIM AYINDA TÜRKİYE’YE ULAŞTIĞINDA

Türkiye, 2002 yılının Kasım ayında yapılan seçimlerden sonra Ak Partinin iktidara gelmesiyle başlamıştı yeni milenyum yolculuğuna.

Çin’in tarihe geçecek yük treni 2019 yılının yine bir Kasım ayında Türkiye’ye ulaşıyor.

Küresel yüküyle gelecek olan trenin lokomotif sesinin duyulmasıyla birlikte iç politikada da çok hareketli günlerin başlayacağını herhalde söyleyebiliriz.