Papatya gibi açılıyorlar…

Suud’dan ardı ardına gelen haberlerle sersemlemişken; 

Şimdi de İsrail’den gelen çok ilginç bir haber var:

Playboy İsrail’de çıkmaya başlayacakmış. 

Hatırlarsanız yakınlarda Suud hava sahasını İsrail’e açmıştı. 

Bu ikisi birbirlerine karşı tam bir açılma yarışmasına girdiler derdik ama konu biraz daha derin sanki. Bu iki aşığı bir süreliğine baş başa bırakıp memleketimize dönelim:

 

Memleketin ateistleri ya da her kim iseler  “dinler öldü” diye tag açmışlar. Diğer yandan da din kaygısı olmayanlar tarafından ” imam hatipli gençler deizme kayıyor” diyerek bu “inancın” reklamı yapılıyor.

Özellikle şu “dinler öldü” diye açılan tag çok ilgimizi çekti.

Niye mi? 

Dan Brown’ın son çıkan kitabı “Başlangıç” ile ilgili olarak şunları yazmıştık:

Başlangıç demişken, şeytanilerin dinleri yok etmekle görevli yazarı Dan Brown’ın yeni kitabı bu ay piyasaya çıktı.

İsmi “Başlangıç”. Konusu ise şöyle:

6_2

Kim olursan ol, neye inanırsan inan, Çok yakında her şey değişecek…

Genç adam, aniden üç büyük dinin temsilcilerine döndü. “Şaşırtıcı bulacağınızı tahmin ettiğim bilimsel bir buluşum sebebiyle bugün buradayım. İnsanlık deneyimimizin en temel iki sorusuna cevap bulma ümidi ile yıllardır peşinden koşuyordum. Bu bilginin tüm inananları derinden etkileyeceğine inanıyorum. Nasıl desem, ‘yıkıcı’ diye tanımlanabilecek bir değişikliğe sebep olabilir. Birazdan görecekleriniz, dünyayla paylaşmayı umduğum sunumun kaba bir kesiti. Fakat bunu yapmadan önce dünyanın en etkili din adamlarına danışmak, en çok etkilenecek kişilerce nasıl algılanacağını öğrenmek istedim.”

Piskopos, haham ve ulema birbirlerine baktılar, sıkılmış görünüyorlardı. Piskopos, “İlginç bir girizgâh Bay Kirsch. Bize gösterecekleriniz dünya dinlerinin temelini sarsacakmış gibi konuşuyorsunuz,” dedi. Genç adam kutsal metinlerin saklandığı bu eski mahzende etrafına baktı. Temellerini sarsmayacak, yıkacak, diye düşündü. Din adamları üç gün içinde bu sunumu bir etkinlikle insanlara duyuracağını bilmiyorlardı. Bunu yaptığında tüm insanlar, dini öğretilerin gerçekten de ortak bir noktası bulunduğunu anlayacaklardı:

Hepsinin tümden yanlış olduğunu…

http://www.yenisoz.com.tr/birlestiren-gunes-yikim-baslangic-suud-iyi-parti-makale-25450

 

Konuyu biraz daha detaylandıralım:

Geçen yılın Ekim ayında şunları yazmıştık; “Kıtaların üzerine oturtulmuş medeniyetleri sembolize eden binalar, dinleri sembolize eden kitapların tamamı bir “güneş” sembolünün altında birbirleriyle birleştirilmiş durumda gözükmektedir. “

 Yine aynı yazımızda Yemen’de bebekleri bile abluka ile açlık ve salgın hastalıklara kurban ettiren Suud’un oldukça semiz kral adayı prensi Salman’ın dünyayı şaşırtan“ılımlı İslam’a dönüyoruz” söylemini The Economist’in kapağıyla ilişkilendirmiştik:

2

Ardından dünyanın en çok satan yazarlarından olan Dan Brown’ın bütün dinlerin yanlış olduğunu anlatan son kitabının tam da bu sırada piyasaya çıktığına dikkatinizi çekmiştik:

“Dünyanın en çok okunan yazarları arasında olan Dan Brown romanında bütün dinlerin “tümden yanlış olduğunu” ispatladıktan sonra ortak bir nokta oluşuyormuş dinler arasında. Tam “The Economist” dergisinin kapağında sembolize ettiği gibi desenize. Herşey, saha da, siyasette ve kültürel alanda ne kadar el ele ve ince bir plan çerçevesinde gidiyor değil mi?”

Yazımızda devamla Meral Akşener liderliğinde yeni kurulan İyi parti logosununda The Economist kapağında resmedilen güneş benzeri bir amblem olduğunu belirtmiştik:

“İşte size küreselcilerin ideolojisinin önünde en büyük engel olan İslam ve bu medeniyetinin “yıkılan” şehirleri, değiştiğini söyleyen ve bu yeniliğe uyacağının ve yeni bir “başlangıcın” sözünü veren Suud hanedanı, yeniden bir “Güneş” gibi doğan “İyi partimiz”.(Birleştiren Güneş, Yıkım, Başlangıç, Suud, İyi parti” , 26 Ekim 2017, Yeni Söz)

3

Hatta gazetemizin birinci sayfasında güneş sembolü ile Vatikan meydanı ilişkilendirilmişti.

4

Ardından yine geçen yılın Kasım ayında kaleme aldığımız yazımızda Diyanet’i Bitcoin için yaptığı yorum konusunda eleştirmiş ve şöyle yazmıştık:

“Dini konularda fetva/yorum yapacak olanların kendilerini devlet etkisi dışında tutmaları gerekmektedir. Bilgi sahibi olmadan ya da kesin emin olmadan fikir beyan etmeleri çok tehlikelidir.

“Konu vatansa gerisi teferruattır sözü dinimizi kapsamamaktadır.”

Tuttuğunuzda elinizde kalacak fetvalar/yorumlar bu kuruma olan saygıyı bitirir. Kurum umurumuzda değil ama dine olan saygıyı da bitirir.

30 Kasım 2017, “Bitcoin, Diyanetin Yorumu ve Dijital İslam Dinarı)

Gördüğünüz gibi din konusunda ardı ardına gelen bazı olaylar dikkatimizi çekerek  yazılarımıza konu olmuş. Ama bitmedi. Bir ay sonra Vatikan ve din yine yazımızın konusu olmuştu. Aralık 2017’de şunları yazmıştık:

 “8 Aralık 2015’de Papa Francis, beklenmedik bir şekilde ve önceden haber vermeksizin,  çok sıkı güvenlik önlemleri altında ve Vatikan’ın çevresinin uçuşa yasak bölge haline getirildiği bir ortamda 8 Aralık 2015 – 20 Kasım 2016 tarihleri arasını “Olağandışı Merhamet Yıldönümü (Jübile)” ilan etti.

Katoliklerin jübile yılı normalde her 25 senede bir olmaktadır ve son jübilenin 2000 yılında Milenyum zamanı olduğu dikkate alınınca bir sonraki Jübile yılının 2025’de olması gerekmekteydi. Bununla birlikte Papa özel bir ihtiyaç ya da olaya binaen olağandışı Jübile ilan edebilir ve 8 Aralık tarihinde “Merhamet Yıldönümü” ilan ederek bunu yapmıştır. “Yargılamadan önce merhamet etmeliyiz” diyerek açıklama yapan Papa devamla yaklaşan bir tehlikeden bahsederek “dünya açlık çekerken, yanarken ve kaos daha da derinleşirken bu sene kutlayacağımız Noel, kutlamayı seçecek olanlar için, son Noel’imiz olabilir” diyerek çok ilginç bir çıkış yapar.” (15 Ağustos 2016, Yeni Söz)

Peki sonra ne olur? Papa 20 Kasım 2016 tarihinde sürenin dolması sonrasında törenle “Merhamet Kapısını” kapatır.

 Bu sembolik hareketin gerçekte ne manaya geldiğini bilen yoktur.  (9 Aralık 2017,“Merhamet Kapısını Kapatmışlardı, Cehennemin kapısını Açtılar” )

 Bu mihvalden hareketle bir süre sonra Trump’ın Müslüman ülkelere kapıları kapattığını,

5

Bir süre sonra da verdiği Kudüs kararı ile adeta bir din savaşının ve cehennemim kapılarını açtığını belirtmiş;

6

Birilerinin böyle büyük din savaşlarına bel bağladığını vurgulamıştık:

7

Ve geçtiğimiz ay Vatikan yine radarımıza girmişti. Şubat ayında şunları yazmıştık:

Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Papa 56 yıl sonra Vatikan’da buluştular ve gelen haberlere göre gündemin en önemli maddesi Kudüs’ün statüsü meselesi idi.  (…)

Siyonistlerle – Küreselcilerin kapışması bağlamında şöyle yorumlamıştık:

İşte bu çekişmeler sırasında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın beklenmedik Vatikan ziyareti gerçekleşti. Beklenmedik diyoruz çünkü Papa daha önce 15 temmuz darbesi için “orada ne olduğundan henüz emin değilim” şeklinde tuhaf bir açıklama yapmıştı. Buna rağmen 1959 yılında Celal Bayar’ın yaptığı ziyaretten tam 59 yıl sonra Türkiye’den Cumhurbaşkanı düzeyinde ilk ziyaret gerçekleştiriliyordu.

Peki Türkiye Cumhurbaşkanı niye Hristiyanların dini lideri ile görüşüyordu?

Muhtemelen küreselcilerin ve zaman zaman çatışsalarda siyonistlerin çıkarmak istediği, kaos ve yıkım planlarını görüşüyorlardı. Çünkü planlanan bu şeytani düzende Hristiyanlara da yer yoktu ve küreselci şeytanların dergisi “The Economist”  hem  2017 hem de 2018 yılı kapaklarında bu konuyu açıkça izah etmiş ve tüm dinleri birleştirip tek bir din ortaya çıkaracaklarını ima etmişlerdi. 

8

(20 Şubat 2018, Kudüs, Vatikan, 666, Kaos ve Finansal Kriz)

Şimdi gelelim son günleri büyük tartışması dinin güncellenmesi konusuna. Malumunuz üzere Cumhurbaşkanı Erdoğan geçtiğimiz günlerde dinin güncellenmesinden bahsetti ve bu söz bayağı bir fırtına kopardı memleketimizde.

23

Sütunumuzu takip edenler yurtiçinde meydana gelen hadiselerin, gündemlerin çoğunlukla   küresel ölçekte meydana gelen olayların birer izdüşümü olduğunu sıklıkla vurguladığımızı takdir edeceklerdir.

Yazıyı uzatmamak için herkesin önünde vuku bulan bu tartışmanın detaylarına girmiyoruz çünkü Erdoğan yaptığı son açıklama ile zaten “Biz dinde reform aramıyoruz,  haddimize mi” diyerek tartışmaları bitirmiş oldu.

O zaman bu söylem niye ortaya atıldı?

2017 yılının The Economist kapağında birleşen kıtalar ve dinlerden bahsedildiğini söylemiştik. Şimdi buna Suud’un “ılımlı İslam’a geçişini” haberlerini ekleyin. Üzerine İran’da küreselcilere yakın politikaları olan Ruhani’nin açıklamalarını ekleyin.

10

Tüm bu haberlere ek olarak muhtemelen çoktan unuttuğunuz bir olaylar dizisini hatırlatalım.

11 Eylül 2015‘te Mekke’de genişletme projesi kapsamında Mescid-i Haram’daki bir vinç devrilmiş, yaşanan faciada 107 kişi hayatını kaybetmişti. Daha sonra 24 Eylül 2015′te Mina’da şeytan taşlama sırasında yaşanan izdihamda 700’den fazla kişi ölmüş, 800’den fazla kişi yaralanmıştı. İran Hac ve Ziyaret Kurumu Başkanı Said Ohedi, bu kazalarda ölen İranlılar için Suudi Arabistan’ın tazminat ve kan parası ödemesi gerektiğini belirtmişti.

İran’ın İslami İrşad ve Kültür Bakanlığı, Suudi Arabistan’la yaşanan vize sorunu, hacıların kutsal topraklara gidişi ve güvenliği gibi konularda anlaşma sağlanamadığı için İranlı vatandaşların o yıl hacca gitmeyeceklerini açıklamıştı.

Ardından İran’ın dini lideri Ayetullah Hamaney, yüzlerce hacının yaşamını yitirdiği olayla ilgili suçladığı Suudi yönetiminin elinden Hac organizasyonunun alınmasıçağrısı yapmıştı.

Türkiye’de topa girmiş ve bu organizasyonu yapmaya talip olmuştu.

11

Görüldüğü üzere kutsal yerlerin denetimi konusunda Şii, Sünni ve Arapdünyasının üç lider ülkesi bir parça kapışmış ama Suud kimseye verecek birşeyleri olmadığı  açıklamasıyla noktayı koymuştu.

Müslüman ülkeler arasında bir liderlik yarışı varken dışarıdan da İslam dinine, daha doğrusu tüm dinlere karşı Küreselcilerin büyük bir baskısı devam etmektedir.

Suudi Arabistan önderliğinde bazı kukla Arap rejimcikleri Türkiye’ye karşı gemi azıya alarak saldırmakta işi Türk dizilerini yasaklamaya kadar götürmektedirler. Hani bazı dizileri  yasaklasınlar sözümüz yok ama asıl korktuklarının Muhteşem Yüzyıl, Diriliş Ertuğrul, Payitaht Abdülhamit gibi Türkiye’nin geçmişte İslam dünyası liderliğini hatırlatan diziler olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.

Bu bağlamda Erdoğan’ın bu çıkışı, Türkiye’de büyük çoğunluğu birer virüs gibi maşaları tarafından kullanılacakları günü bekleyen cemaatlere bir uyarı mesajı olacağı gibi, hem İsrail’e hava sahasını açan, hem de küreselcilerin (haşa) yapay tanrısı robot Sophie’ye vatandaşlık vererek, onların tanrısız akıllı şehirlerini Arabistan topraklarında inşa edeceğini söyleyen Suud’a karşı verilmiş bir mesajda olabilir.

12

Vatandaşlığı alan Sophie’nin ailesini kurduktan sonra oturacak yer ve hatta bir süre sonra şehir ve ardından devlet isteyeceği de gayet açıktır.

“WSJ’ye konuşan Suudi yetkililer ayrıca, Veliaht Prensin, fiili olarak el koyduğu inşaat şirketlerine, yatırımlarını geçen Ekim ayında açıkladığı 500 milyar dolarlık NEOM projesine aktarmaları direktifini verdiğini belirtti. (14 Mart 2018, Yeni Şafak)

13

Önümüzdeki dönemde dünya dinlerine karşı kafa karıştırıcı çok büyük operasyonlar yapılacağını tahmin ediyoruz. Ama asıl operasyonun İslam dinine karşı olacağını rahatlıkla söyleyebiliriz çünkü küreselcilerin sistemine uydurulamayacak tek din İslam dinidir.

İnsan 2.0 kitabını yazarak (Ray Kursweil) haşa yaradana meydan okuyan küreselci beyinlerin asıl hedefinin kendi kontrollerinde bir Din 2.0 olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.

Bu bağlamda memleketimizi yöneten idarecilerin kafa karıştırıcı mesajlardan çok, açık seçik ve herkesin anlayacağı dilde mesajlar vermesine ihtiyaç vardır.

Dinlere ve özellikle dinimize yapılan kafa karıştırıcı saldırıların her geçen gün dozajını artıran bir şekilde devam edeceğini düşünüyoruz…