Atatürk’e Tapmaktan Bıkanlar Yeni Mehdiler Buluyor!

Emekli Büyükelçi Aydın Nurhan’la;FETÖ’nün TSK’da kırk yıldır yuvalanmasının  küresel arka planı ile millete silah sıkma cinneti ruh halinin dış kaynaklı mistik Kemalist müfredatla alakasını ve ‘romantik Kuleli’de yetişen köy kökenli Kemalist askerleri, Büyükelçiliği döneminde Gülen’e bağlı bir okulda karşılaştığı ve okul yöneticilerinin de kim olduğunu bilmediklerini söylediği ‘Amerikalı esrarengiz bayan’ı, Avrupa’da beklediği Müslüman holokostunu, 15 Temmuz darbe ve işgal teşebbüsünün Türkiye’ye sunduğu fırsat ve tehditleri, Batı’nın ‘klinik psikolojik manyaklığa dönüşen Tayyip Erdoğan nefreti’ üzerinden Türkiye’ye karşı yürüttüğü kin ve nefret politikasını, TSK’nın yaşadığı buhranı Vaka-i Hayriye üzerinden yeniden okumayı, NATO’nun girdiği türbülansı ve ABD-Türkiye ilişkilerini, Türkiye-Rusya muhtemel ittifakını ve elbette 15 Temmuz’da milletin yazdığı tarihi konuştuk.
Kendisinin de ifade ettiği gibi ‘tarihin değiştiği’ bu zor günlerde bizi kırmayarak zaman ayırdığı ve devleti ve milletiyle Bu Ülke’nin tüm organik unsurlarının 15 Temmuz sonrası istikametlerini belirlemesinde fikirlerini bizlerle paylaştığı için çok teşekkür ediyoruz.
15 Temmuz’da ne oldu?
15 Temmuz’da tarih değişti.
Köylü toplumu eziktir. Öğrenilmiş çaresizlik içindedir. O nedenle darbecilere karşı koyamazdı. Menderes asıldığında eli böğründe bakakaldı. Darbecilerin 1960larda kaldığı, nüfusun %80’inin şehirli olduğunu idrak edemedikleri anlaşılıyor. Şehir insanı özgürleşmiş insandır. Gördüğünüz gibi tankın üstüne de çıkar, önüne de yatar. Bundan sonra kansız darbe olamaz. Ancak yabancı ajanı çılgın ve gözü dönmüşler darbeye kalkışır, on binlerin kanı akar.
15 Temmuz’un bölgesel ve küresel yansıması nasıl olacak?
Bölgesel yansıması; Türkiye’nin İslam aleminde hatta mazlum ülkelerde liderliğinin pekişmesi olur. Küresel yansıması; yükselme çağındaki Cumhuriyetin artık küresel güç olarak ortaya çıkması, Osmanlı deyince tüyleri diken diken olan sözüm ona müttefik NATO’nun ve İsrail’in bu yeni güce ‘şiddetle karşı çıkması’ olur. Batı dışındaki dünyanın yeni iddiamıza menfi bakacaklarını sanmıyorum.
BATI’NIN ERDOĞAN NEFRETİ PSİKOLOJİK MANYAKLIĞA VARDI
15 Temmuz’u bekliyor muydunuz?
Asla. Bu çılgınlığı beklemiyordum. Akla ziyan, mantıksız, desperado işi. ‘Kurmay’ unvanını çok ucuzlatmış bu generaller. Ötesi, bunları destekleyen devletler de çıldırmış. Batılı siyasetçilerin ve medyanın ‘Erdoğan Nefreti’ klinik psikolojik manyaklığa vardı desek yeridir. Batılı devletler anlaşılan stratejilerini akıl değil, nefret üzerine bina ediyorlar artık. Darbeyi gece 23:00de öğrendim, CNN Türk’ün hükumetten yana döndüğünü görür görmez 00:34’te attığım tweette darbe başarısız dedim. CNN Türk, Fox gibi ABD kökenli medyanın ‘şimdilik’ sıkı Hükumet yanlısı olmaları, darbecilerin TRT dışında yalnız Doğan grubunu basmaları manidar…
ATATÜRK’E TAPMAKTAN BIKANLAR YENİ MEHDİLER BULUYOR
TSK’ya 40 yıldır sızan bir yapı olduğu anlaşılıyor. Askeri bürokrasi/müesses nizam bu yapıya yol mu verdi, vermek zorunda mı kaldı?
Bakın. Eğri oturup doğru konuşalım. Olayın kökeninde Kemalist eğitim sistemi yatıyor. Kemalist eğitim; ezberci, tapınıcı, düşünemez, bilim dışı mankafa nesiller yetiştirmek üzere kurgulanmış dış kaynaklı mistik bir eğitim stratejisi. Atatürk’ü Atatürk’e karşı kullanan, mantığa değil, tapınmaya dayanan bir strateji. Bu müfredat derhal terkedilmelidir. Zira Atatürk’e tapmaktan bıkanlar, yeni mehdiler buluyor. Köy kökenli Kemalist çocuk ondan bıkıyor, Gülenist oluyor. Bu psikolojik dönüşüm çok kolay bir süreç.
CESUR DAVRANILMALI, KANSER KÖKÜNE KADAR KAZINMALIDIR
TSK içerisinde subay-astsubay düzeyinde on binlerce FETÖ üyesi olduğu iddia ediliyor. Siz bu haliyle TSK’nın nasıl devam edeceğini düşünüyorsunuz? Topyekün yeniden bir ordu kurmak bir çözüm olabilir mi?
Sanıyorum yeni bir Vaka-i Hayriye ile karşı karşıyayız. Düşünebiliyor musunuz Generallerin yarısı dışarıdan emir alıyor. Korkunç, düşünmesi bile imkansız durum. Nasıl bir eğitim sistemi ki bu kadar çok hain çıkarabiliyor. Cesur davranılmalı, kanser köküne kadar kazınmalıdır. Sadece o değil. Gözaltına alınanlar kıvırtıyor, yalan söylüyor, arkadaşlarını satıyorlar. Benim babam Fevzi Çakmak’ın subayı idi. Kore’de Çin işkencesine dayanan, imanlı, taş gibi askerlerin dönemindendi. Subayımız nasıl bu hale geldi?
Askeri öğrencilerimiz bundan sonra ‘romantik’ Kuleli’de değil, dağbaşında, zor koşullarda eğitilmelidir.
BATI ÇÖKÜŞ İÇİNDE, NATO’NUN GELECEĞİ PARLAK DEĞİL
NATO ile ilişkilerimiz nasıl seyreder?
NATO konusuna Rus jetinin düşürülmesiyle girelim. O olayda hemen ‘Türkiye bizi tehlikeye sokuyor. Tekrarlarsa NATO’dan ihraç edelim.’ havasına girenler oldu. Yani dostu düşmanı tanıyacağımız ciddi bir sınav oldu. Foreign Policy dergisi ise Fransa’daki papazın öldürülmesi bahanesiyle ‘Haçlı Seferleri’ kelimesini kullanmaya başladı. Batı medyası, politikacısı ve istihbaratcısı ‘Erdoğan Nefreti’ ile gözünü karartmış görünüyor. Nasıl Batı’da Yahudi düşmanları korkudan ‘İsrail Devletini kritik ediyoruz, vallahi Yahudi düşmanı değiliz.’ diyorlar, Türk düşmanları da ‘Vallahi Türk’e aşığız ama Erdoğan’dan nefret ediyoruz.’ diyorlar. Yazık ki içimizdeki Erdoğan düşmanları bunu görmüyorlar. Erdoğan düşmanlığı, maskelenmiş ‘Türk Düşmanlığı’dır, bunu görmemiz şart. NATO ilişkilerimiz bu psikoloji içinde değerlendirilmelidir.
Batı çöküş içinde, duygular mantığın önüne geçmiş durumda. Kendilerine başlangıçta çok iyi niyetle yaklaşan Rusların onurunu kırdılar, ittiler. Şimdi bizim onurumuzla oynuyor, kendilerinden itiyorlar. Çin ile de ilişkileri geriyorlar. Batı’da artık strateji yok, çöküş çağının kompleks ve duygu dolu hataları var. O nedenle NATO’nun geleceğini parlak görmüyorum. Donald Trump gerçekçi bence.
AVRUPA’DA MÜSLÜMAN HOLOKOSTUN AYAK SESLERİ
Türkiye-ABD ilişkileri nasıl seyreder?
Bu tamamen ABD’ye bağlı. Şu anda pişkin davranıyor. Amerikan yönetiminin şunu idrak etmesi lazım. Şu anda Türklerin ve İslam aleminin tamamı bu darbeyi ABD’nin yaptığına inanıyor. Bu durumu düzeltmek tamamen Amerikan yönetimine bağlı. Düzeltmeleri çok, ama çok zor. Osmanlı çöküşünden sonra Atatürk Türkiye’si, Sovyetlerin çöküşünden sonra Putin Rusya’sı çok iyi niyetle Batı’ya barış çubuğu uzattı. Ama son tahlilde Batı bunu değerlendiremedi. Irkçı bir yaklaşımla ‘İkinci sınıf olarak kabul ederiz.’ dedi. İki büyük medeniyetin çocukları bunu kabul edemezlerdi. Nitekim sonuç ortada.
Ha; çöküş çağındaki Batı gidişi tersine çevirebilir mi, artık kolay değil. Biz samimi olarak istemesek de yollar ayrılıyor. Dahasını söyleyeyim, Avrupa’da ikinci Holokost’un, Müslüman holokostunun ayak seslerini duyuyorum.
ABD’nin, NATO’nun haberi olmadan FETÖ bu darbeyi yapabilir miydi?
İmkansız. Gana’da Büyükelçi iken Togo ve Benin’e de akredite idim. Togo’ya gittiğimde Gülen okulunu da ziyaret ettim. Onlara ben de çok destek oldum. Okulu dolaşırken müdür bir odada şık bir Amerikalı hanımla tanıştırdı. Çıkınca kimdi bu dedim, ‘Beyefendi ben de bilmiyorum, bunlar arasıra gelir, çalışır giderler.’ dedi. O zaman pek anlam verememiştim. Şimdi anlıyorum.
BİZ İSTEMESEK DE BATI İLE YOLAYRIMINA GİDİYORUZ
Türkiye-Rusya ve hatta Avrupa ülkeleriyle kurulacak bir ‘küresel aksı’ mümkün görüyor musunuz?
Güzel bir sözümüz vardır. İyi dostluklar kavgalardan doğarmış. En çok kavga ettiğimiz millet Ruslar. Şu anda en çok ortak evliliğimiz de onlarla sanırım. Biz Ortodoksları yönettik, onlar Orta Asya’yı. O kadar ortak noktamız var ki.
Avrupa zor bir konu. Türk ve Müslüman nefreti paranoyaya dönüşmekte. Tekrar söylüyorum, istemesek de yol ayrımına doğru gidiş var. Ve Batı giderek dostlarını itip yalnızlaşıyor.
Ciddi stratejistlere, ciddi stratejilere ihtiyacımız var.