28 Şubat; Ne kadar anladık?

28 Şubat ve Hüseyin Kıvrıkoğlu
Enver Meriç
28 Şubat’la özdeşleşen dönemin en meşhur ifadesi O’na aitti;”28 Şubat bin yıl sürecek.”
Kıvrıkoğlu’nun “irticayla mücadele” için söylediği bu sözü, dönemin en meşhur komutanı ve simge ismi Çevik Bir’in “demokrasiye rot balans ayarı” ile birlikte değerlendirmeliyiz.
Zira bu iki ifade aslında, birbirini tamamlamak için değil; “28 Şubat’ı sahiplenmek için” yapılan ve karşı saflardaki iki ana “damar”ın mücadelesinin tezahürü olarak görülmeli.
28 Şubat; birden bire karar verilen bir darbe değildi.
Selefi 12 Eylül gibi, şartlarının olgunlaştırıldığı ve zamanı geldiğinde “servis” edilen bir projeydi. Özal, Uğur Mumcu ve Eşref Bitlis’in ölümlerinin ve  “33 Er”/Sivas/Başbağlar’ın  sığdığı 1993 yılını bir milat olarak alırsak, Kasım 1996 Susurluk kazasıyla birlikte “devlet içi savaş” artık tamamen gün yüzüne çıkmış ve 28 Şubat için de geri sayım başlamıştı.
“Yaklaşmakta olan yaklaşıyor”ken, 12 Eylül darbesiyle birlikte devletin ağırlık merkezinin kaydırıldığı bu devlet içi savaştaki tüm taraflar, devletin yeniden tanzim edileceği 28 Şubat için hazırlıklarını yapıyordu.
Bu kavgayı en iyi tarif eden “şifre”, Muhsin Yazıcıoğlu’ndan gelmişti: “Türkiye’yi Suriye yaptırmayacağız”
“Türkiye’yi Suriye yaptırmak” demek, Türkiye’de Suriye’deki Baasvari bir azınlık mezhepçi yönetim getirmek demekti.
Suriye’deki Baas azınlık iktidarı ile aynı politik mezhepçilikle kodlanan bu yapı, devleti uzun yıllardır felç eden NATO’cu/Siyonist cephenin arka planda olduğu bir darbeyle devleti tamamen ele geçirmeyi planlıyordu. Bunun ilk adımı, Susurluk kazasıyla birlikte başlayan “devlet içi tasfiyeler” olmuş; son adımında ise 28 Şubat’la “altın vuruş” yapılması planlanıyordu.
28 Şubat’ın şartlarının oluşturulduğu yıllarda oluşturulan “radikal islâm tehdidi”ni bahane ederek kendine alan açan bu NATO’cu/ NeoCon-Siyonist damar için en büyük engel, Hüseyin Kıvırıkoğlu’ydu.
Türkiye 28 Şubat’a doğru hızla giderken, oluşan konjonktür zaten 28 Şubat’ı gerektiriyordu; “şartların oluşturulması” da buydu.
28 Şubat’a karşı çıkacak TSK içerisinde bir askerî irade ise, zaten yenilgiye mahkûmdu.
Kıvrıkoğlu’nun o günlerde müstehzi bir edayla “tüm dünyada medya 4.kuvet olarak adlandırılır. Bizde belki de 1.kuvvet” derken kastettiği de buydu.
Hüseyin Kıvrıkoğlu —ve aslında o dönem için O’nun temsil ettiği “millî ordu”- 28 Şunat’ı 28 Şubat’ın şartlarını hazırlayanlara bırakmak yerine, 28 Şubat’ı sahiplenerek kontrol etmeyi düşünmüşlerdi.
Elbette “28 Şubat şartları”yla oluşturulan paranoyaların da etkisiyle —kısmen de “kandırılarak”-  birçok yanlış uygulamalara imza atmış olsalar da, bu kanadın 28 Şubat’a dahlinin özünde 28 Şubat’ı sahiplenerek en az zararla atlatma düşüncesi vardı.
Nitekim 28 Şubat MGK’sından 8 ay sonra TSK’nın Kıbrıs’ta yaptığı tatbikatta yaşanan bir “kaza”, 28 Şubat’ın bu yönünü doğruluyordu.
5 Kasım 1997’de Kıbrıs’ta Toros-2/97 tatbikatı sırasında, Özel Kuvvetler’e ait bir silahtan çıkan mermi, Hüseyin Kıvrıkoğlu’nu hedef alacak şekilde “sekmiş”ti.

O “kaza”, olayın hemen ardından Demirel’e konuyla ilgili bir mektup gönderen bir Yarbay’ın ifadesiyle “Allah’ın bir lütfu”yla  atlatılmış; Kıvrıkoğlu o anda bedenini hareket ettirdiğinden, mermi kendisine değil tam arkasındaki bir albaya isabet ederek onu şehit etmişti.
Tatbikatta “seken” o kurşun Kıvrıkoğlu’na isabet etseydi, Kara Kuvvetleri Komutanı olarak Genelkurmay Başkanı olmasına kesin gözüyle bakılan Kıvrıkoğlu’nun yerine kim Genelkurmay Başkanı olacaktı?
4 yıllık Genelkurmay Başkanlığı görevi süresince Amerika’ya gitmeyen, başta Wolfowitz olmak üzere birçok Neo-Con isimin aleni bir şekilde istemediğini belirttikleri Kıvrıkoğlu’nun yerini hangi isim alacaktı?
Muhsin Yazıcıoğlu “Türkiye’yi Suriye yaptırmayacağız” dediğinde, kendisini telefonla arayarak teşekkür edip “Bizi çok rahatlattınız” diyen isimdi Kıvrıkoğlu.
Suriye modelini kim getirmek istiyorsa, o kurşun sekmeseydi Kıvrıkoğlu’nun yerine Genelkurmay başkanı da o olacaktı.

Eski MİT Kontrterör Daire Başkanı Mehmet Eymür, 1997 yılında Kıbrıs’ta düzenlenen ‘Toros’ tatbikatında vurularak şehit olan Albay Vural Berkay’ın ölümünün ardında 28 Şubat soruşturması kapsamında tutuklanan emekli Orgeneral Çevik Bir’in olabileceğini iddia etti. (…)
Bir’in Genelkurmay Başkanı olmak istediğini söyleyen Eymür, Toros tatbikatında Albay Vural Berkay’ın ölümüyle ilgili iddialarını şu şekilde dile getirdi: “O dönemde Berkay, Kıvrıkoğlu’nun arkasında oturuyordu. Sonra birden çadırda otururken sesler geliyor, telaşlar oluşuyor bayıldı falan diyorlar. Bir kargaşa oluyor ve neticede M16’dan atılan bir mermiyle şehit oluyor. O dönem Özel Harp’çilerin silahına baktılar ama bir netice alınamadı. Eğer o kurşun Kıvrıkoğlu’na gelseydi Genelkurmay Başkanı sırası değişecekti. Herhalde Çevik Paşa’nın işine yarayabilirdi. Amerika’da bir bayan vardı, bana ‘Muhakkak Çevik Bir Genelkurmay Başkanı olacaktı’ diyordu. Belki de ondan böyle bir intiba edindim.”FAİLLER 2001’DE DÜŞEN CASA UÇAĞINDAYDIEymür,Berkay’ı vuran kişilerin 16 Mayıs 2001 günü, Malatya’ya düşen Özel Kuvvetler Komutanlığı personelini taşıyan CASA tipi askeri uçakta olduğunu da iddia etti. Aynı ekibin Gaffar Okkan suikastını de yaptıklarını, o yüzden o ekibin bir şekilde yok edildiğini öğrendiğini anlatan Eymür, hiçbir arıza sinyali vermeyen CASA uçağının düşmesinin dikkat çekici olduğunu söyledi. Kıvrıkoğlu’nun Genelkurmay Başkanı olduktan sonra Çevik Biri’i emekliye sevk ettiğini de hatırlatan Eymür, “Belki de o suikastin kendisine yapıldığını bildiği için” dedi.KIVRIKOĞLU KILPAYI KURTULDU1997 yılında KKTC’de düzenlenen tatbikat sırasında meydana gelen olayda bir kurşun dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Hüseyin Kıvrıkoğlu’nun sağ kolunu sıyırarak, arkasında oturan Albay Vural Berkay’ın kalbine isabet etmişti. (…)SAKIK’A GÖRE YEŞİL DE UÇAKTAYDIPKK’nın eski yöneticilerinden Şemdin Sakık, 28 Ağustos 2001’de avukatı aracılığı ile yaptığı açıklamada, Kuzey Irak’ta kendisini yakalayıp Türkiye’ye getiren ekibin içinde ”Yeşil’ kod adlı Mahmut Yıldırım’ın da olduğunu ve Yeşil’in, 16 Mayıs 2001 tarihinde düşen CASA uçağında öldüğünü iddia etti. Sakık, güvenlik birimleri içerisinde tasfiyeci hareketler olduğunu, birinin iş bittiğinde diğerinin onu tasfiye ettiğini söylemişti.BİR’İN YOLUNU KIVRIKOĞLU KESTİ1998’de 1. Ordu Komutanı olan Bir, 1999’daki YAŞ toplantısında Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hüseyin Kıvrıkoğlu tarafından emekliye sevkedildi. Böylece, Orgeneral Hilmi Özkök’ün Genelkurmay Başkanlığı yolu açıldı.
28 Şubat’ın dinamiklerini bir türlü anlayamayan, söylem ile icraat arasındaki farkı analiz edemeyenlere kapak olacak bir yazı. Bu elim olayın yıldönümü vesilesiyle alıntıladık.  Sadece unutmayalım diye değil, ABD ve tetikçileri ile başlayan 1993 harbi hala devam ettiği için….