ŞEYTANİLERİN KÜRESEL FAY HATLARINDA DANSI

“Gün olur asra bedel” sözünü yaşadığımız zamanlardan geçiyoruz.

Sabah çok önemli diye hafızamıza aldığımız konu öğlene eskimiş akşama ise tamamen yerini çok daha önemli bir gelişmeye bırakmış oluyor.

Sizi olaydan olaya, twitten twite öyle bir sarsıyorlar ve haber bombardımanına tutuyorlar ki serseme dönüyorsunuz.

Her akşam ekranlarınızda kafanızı daha da karıştırmak üzere konumlanmış küresel sistemin maaşlı elemanları, troller, siyasi fahişeler bu kafa karışıklığınıza kendi katkılarını veriyorlar.

İngilizlerin mükemmel bir şekilde adlandırdıkları “spin doctors” diye siyasi bir tabirleri vardır. Yani kamuoyu yönetme uzmanlarının başınızı döndürüp size istediklerini istedikleri şekilde yutturmaları, yeri gelince unutturmaları, gündemi değiştirmeleri ve sizikarmaşada kaybettirmeleri yöntemidir.

Peki buna karşı koyabileceğimiz bir metot yok mu?

Evet, bizce var.

Siz yönünüzü, kıblenizi, başınızı sabit tutun, bırakın onlar sizi döndürmeye çalışırken dönsünler, spin atsınlar.

İşte bunu başarabilmek için yazılarımızı silsile yaptığımız, belirli aralıklarla eski yazılarımıza atıf yaparak resmin parçaları arasında kaybolmak yerine resmin bütününü görmeye çalıştığımız bir metodumuz var kendimizce.

Biriken bu kadar konu olunca yeni olayları eski analizlerimizle kısa konu başlıkları altında birleştirelim:

DÜZENLİ EKONOMİK KRİZLERLE FİNANSAL CEPHANE VE TOPRAK KAZANIMLARI

2016 yılında yazılarımızda da Shemitah döngüsünden bahsetmiş ve her 7 yılda bir dünya çapında bilerek ve isteyerek planlı bir şekilde finansal kriz çıkarıldığını, bunun bazılarınca Shemitah döngüsü olarak adlandırıldığını, her 7 Shemitah bitiminde yani  7×7=49. seneden sonra gelen 50. seneye ise Süper Shemitah ya da Jübile senesi denildiğini ve bu senede her manada çok daha büyük siyasal ve ekonomik krizlerin patlak verdiğini belirtmiştik. Yine yazımızda son iki süper Shemitah yılında Kudüs merkezli büyük olayların yaşandığından bahsederek şunları yazmıştık:

1918 – Kudüs Osmanlı’dan İngiltere’ye geçti

1967 – İsrail 6 gün savaşlarını kazanarak Ürdün, Mısır ve Suriye ile yaptığı savaşı kazandı. Batı Şeria, Gazze, Sina yarımadası ve Golan tepelerini işgal etti.

Yukarıda gördüğünüz gibi bizim tahminimiz “Süper Shemitah” krizinin 2016 yılında bu zamanlarda patlaması idi. Patlatamadılar ve bunun en muhtemel sebebi de bizce 15 Temmuz 2016 darbe girişiminden istedikleri sonucu alamamış olmalarıdır. Kıyameti görenler muhtemeldir ki projelerini askıya almak zorunda kalmışlardır.

Ama Kudüs merkezli bir olay olmuştur. 

Darbe girişiminden 4 ay sonra Donald Trump Amerikan Başkanı seçilmiş ve Kudüs’ü İsrail’in başkenti ilan etmiştir.

AMERİKAN BAŞKANLARININ EKONOMİK KRİZ KORKUSU VE YAHUDİ DAMATLAR

Seçilen Başkanın başına gelebilecek en kötü şey bir ekonomik krizdir. Ama sadece kriz yetmez, bir de kızları esir verme durumu vardır.

“Başkanın kızı ve intikam tanrıçası” başlıklı yazımızdan iktibas yapalım:

Ülkemizin 28 Şubat darbesi ile yüz yüze kaldığı sıralarda piyasaya çıkan “Başkanın Kızı” isimli kitabında Jack Higgins birdenbire konu değiştirerek Ortadoğu bölgesine yönelir. Kitabının konusu kısaca şöyledir:

ABD başkanlığına adaylığını koyarak seçilen Jack Cazalet, geçmişte yaşadığı bir ilişkiden bir kız çocuğunun olduğunu birkaç sene önce öğrenmiştir. Bu durumu bilen bir grup İsrailli terörist yeni seçilen ABD başkanın kızını kaçırırlar. Amaçları, başkanın kızını kullanarak Pentagon tarafından yıllar önce hazırlanan ve seçilen her Amerikan başkanının önüne getirilen ama hiçbirinin uygulamaya koymadığı bir planı şantajla uygulatmaktır. Plana göre kaçırdıkları kızın öldürülmemesi karşılığında ABD başkanından Pentagon’un hazırladığı “Nemesis harekatı” (İntikam tanrıçası ya da ezeli düşman) kod adlı planı işlerliğe koymasıdır.

Bu plana göre Amerikan hava kuvvetleri nokta operasyonları yaparak Irak, Suriye ve İran’ın nükleer araştırma merkezlerini, kimyasal silah fabrikalarını, nükleer tesislerini ve altyapılarını tamamen ve bir kerede yok edecektir. Balistik füzeler ve nükleer başlıklarla İran Deniz Kuvvetlerinin Bandar Abbas’ta bulunan ana üssü ve bu üç ülkenin ordu karargahları yok edilecektir. Yani, İsrail ve ABD’nin çıkarlarını tehdit eden Irak, Suriye ve İran bir kerede ve nükleer silahlarla tamamen etkisiz hale getirilecektir. Irak’ın Kuveyt’i işgali sonrasında Pentagon içinde “Gelecek Projeleri Komitesi” tarafından hazırlanan bu çılgın planı uygulamak için ABD ordusu içinde istekli birçok general vardır ve planın uygulamaya konması için her yılın başında ABD başkanına onay için sunulmaktadır.  ABD başkanları ise bu çılgın planı hiçbir zaman uygulamamaktadır. İsrailli teröristlerin amacı yeni başkana bu planı uygulatmaktır.

Bu kitabın Irak’ın işgalinden 6 sene önce yazıldığını hatırlatalım.

Şimdi Amerikan Başkanı Trump’ın kızının her tarafından buram buram Mossad kokusu gelen Yahudi damadını düşünün, bu damadın Ortadoğu politikalarını yönetmekle görevli olarak en üst kademede çalıştığını hatırlayın, kızının Museviliğe devşirildiğini hatırlayın, aynı dönemde Trump’a rakip olan Hillary Clinton’ın da damadının da Yahudi olduğunu hatırlayın, karşınıza çıkan resim aşikar değil mi?

KIZLAR ÜZERİNDEN SAVAŞ

Sistemin çalışma şekli sizi ikna etmedi ise 5G ile dünya internet ve elektronik altyapısını ele geçirmekte olan Çinli Huawei firmasının sözde sahibinin kızının başına Kanada’da gelenleri hatırlayın.

Kızı Amerika’nın isteği ile Kanada’da esir alındı mı dediniz?

Yeri gelmişken dün gelen şu haberi de ekleyelim:

ABD’nin tüm baskı politikalarına rağmen Almanya, Huawei’nin güvenlik riski oluşturduğuna dair somut bir kanıt olmadığını ve bu nedenle 5G ekipmanlarını yasaklanmayacağını açıkladı.

Yani dünyanın geleceğine ipotek koyma savaşı tüm hızıyla sürüyor.

Şimdi, işgaller ve ülkelerin parçalanması için her zaman bir kılıf gerekir değil mi?

Ve karşınızda:

DAEŞ DEĞİL, IŞID DEĞİL, ISIS

Bizim zorla DAEŞ diye isimlendirdiğimiz örgütün İngilizce ismi ISIS’dir ve ismin kendisi başlı başına bir şifredir. Anası çocuğuna ISIS demiş siz zorla hayır DAEŞ diyorsunuz, öyle olunca da şifreyi çözemiyorsunuz.

2016 yılında “İngilizcesi ISIS olan DAEŞ mısır mitolojisinde kimdir?” diyerek uzun bir yazı yazmış ve şifreyi çözmeye çalışmıştık:

Karmaşık Mısır kültünde fazlaca detaya girmeden; Isis, milattan sonraki yüzyıllarda Yunan ve Roma dünyasına gidip birçok dişi tanrıyı kendi kişiliğinde toplayan Mısır tanrıçasıdır. Kral tanrı kural koyucu Osiris’in kız kardeşi ve karısı olan Isis, Horus’un   da annesidir.

Mitolojiye göre insanlar Osiris’i severler. Koyduğu kuralları severek yerine getirirler. Kardeşi Seth onun bu başarısını kıskanır. Seth Osiris’ten kurtulmak için bir plan yapar. Kardeşinin ölçülerine uygun bir tabut yaptırır. Bir şölen düzenler ve Osiris’i de o şölene davet eder. Şölenin en sonunda önceden yaptırdığı tabutu çıkararak bu tabutun kime uyarsa ona verileceğini söyler. Herkes dener ve tabut sadece Osiris’e uyar. Bunun üzerine Seth hemen tabutun kapağını kapatır ve Osiris’in içinde olduğu tabutu Nil’e atar. Osiris’in kız kardeşi/karısı Isis kocasını aramaya başlar. Sonunda tabutunu bulur ve onu da alıp Mısır’a döner. Cenaze töreni yapmak için tabutu bir bataklığa saklar. Seth avdan dönerken tabutu bulur ve çok sinirlenir. Osiris’in vücudunu tabuttan çıkarıp parçalara böler ve Mısır’ın çeşitli yerlerine dağıtır. Isis bu parçaları teker teker bulur. Bir parçası eksiktir. Buna rağmen sihir ve büyü gücünü kullanarak dağılmış parçalarından Osiris’i canlandırır. Isis ve Osiris’in Horus adında bir çocukları olur. Horus büyüyünce Seth’e savaş açar. Bu savaşın sonuçları çeşitli şekillerde anlatılmakta. Bu savaşın sonucunda Osiris – yer altı dünyasının kralı, Horus yaşamın kralı, Seth ise şeytanlık ve kötülüğün kralı olarak kabul edilmeye başlanmıştır. Nihayet Horus babasının öcünü alır. Seth’i yener ve onu Sahra’ya gönderir.

Onların ISIS bizim DAEŞ dediğimiz örgüt çıktı çıkalı neler oldu peki?

Suriye dağıtıldı, Trump önce Kudüs’ü İsrail’in başkenti ilan etti, sonra Suriye’nin Golan tepelerini İsrail’in nüfusuna geçirdi.

Şimdi de;

BÜYÜK SÜRGÜN BAŞLIYOR MU?

Yüzyılın anlaşması adı altında Filistinlileri Sina’ya yani Mısır mitolojisinde Seth’in sürüldüğü Sahra çölüne sürme çalışmaları 2017 yılından beri basına sızdırılıyor.

Her şey Mısır mitolojisinin sembolizmine ne kadar uygun gidiyor, değil mi?

Hani ISIS/DAEŞ militanlarını Golan’da tedavi eden İsrail haberlerini hatırlamışsınızdır. Masonların ISIS isimli localarını araştırma işlerini size tevdi edip bir hatırlatma yapalım:

Mısır kültünde 12 Ekim “Kara Toprakların” Horus’a ve “Kızıl toprakların” Seth’e verildiği tarihtir. Temmuz ve Ekim aylarına dikkat diyelim.

Yine geçtiğimiz günlerde “seçilmesi durumunda Batı Şeria’yı ilhak edeceğini” söyleyen Netanyahu istediğini aldı ve seçildi.

Yani planları işlemeye devam ediyor.

Ama tıkır tıkır işletemediklerini şöyle kanıtlayabiliriz;

Filistin tarafından atılan ev yapımı füzelere karşı İsrail’i koruyan ve bizim de bazı gazetecilerimizin pek bir hayran olduğu anti füze sistemi “Demir Kubbe” yi geçen Kasım ayında kim çökertip 360 füzenin İsrail işgali altındaki topraklarda patlamasını sağladı acaba?

İSRAİL’İN KÜÇÜK KÜRESELCİLERİN BÜYÜK PLANLARI

Tabii iş o kadar basit değil. 2015 ve 2016 yıllarında yaşanan harita savaşlarını hatırlayın:

CNN İsrail’i, Google Filistin’i haritadan silerken büyük bir savaşın da işaretini veriyorlardı.

The New York Post tarafından “harfi harfine” alıntılanan Kissinger’in “10 yıl içinde artık İsrail olmayacak” sözü kati ve şartsız. Kissinger, İsrail’in tehlikede olduğunu, fazladan trilyonlarca dolar verip düşmanlarını ordumuzla ezersek kurtulabileceğini söylemiyor. Netenyahu’nun eski dostu Mitt Romney’i seçersek, İsrail’in bir şekilde kurtulabileceğini de anlatmıyor. İran’ı bombalarsak, İsrail var olmaya devam edebilir de demiyor. Bir çıkış yolu önermiyor. Basitçe bir gerçeği belirtiyor: 2022’de, İsrail artık olmayacak. (Sözcü, 6 Ekim 2012)

“Burada sadece birkaç tanesini andığımız bu haberler aslında İsrail konusunda küresel bir konsensüs değil bir çatışmanın olduğunu ortaya koymaktadır. Küresel sermayenin ana Yahudi asıllı damarının uzunca bir süredir İsrail’in varlığından rahatsız olduğu haberleri sızmaktadır. Dünyayı para ile global olarak yönetmek varken niye İsrail gibi bir ülke ile kendilerini sıkıştırdıklarını ve küresel bir nefret ithal etmek zorunda kaldıklarının kendi içlerinden tartışıldığı söylenmektedir” diye yazmıştık 2016 yılında “İsrail iç savaşı” başlıklı makalemizde.

KUŞAK YOL CEZALARI KESİLİYOR

İşte bu global yönetimin en önemli projesi olan “kuşak – yol” üzerinde yer alan tüm ülkelerde karmaşa hakim. Ülkeler dağılıyor, ekonomik krizler çıkıyor, müeyyideler uygulanmaya çalışılıyor, iktidarlar devriliyor, semboller yanıyor.

İşte savaşın nasıl yaşandığını gösteren sembol haberlerden sadece biri:

Çin ile İtalya arasında, ‘Yeni İpek Yolu’ projesi olarak anılan Kuşak ve Yol Girişimi için bir mutabakat zaptı imzalandı. İtalya, ABD ve AB’nin çekincelerine rağmen girişime katılan ilk G7 ülkesi oldu. (23 Mart)

ABD, İran, Küba, Libya ve Sudan’a yönelik yaptırımları ihlal ettiği gerekçesiyle İtalyan bankası UniCredit’e 1,3 milyar dolar ceza kesti. (16 Nisan 2019)

“KUŞAK YOL” UN VE İSRAİL’İN CAN SUYU, AKDENİZ GAZI

Kıbrıs, Lübnan, Filistin, Mısır ve İsrail’in açıklarında yatan doğalgaz rezervlerinin tüm dünya donanmalarını av bekleyen çakallar gibi bölgeye çektiği günlerde ardı ardına tatbikatlar yapılmaktadır. Özellikle BAE’nin her türlü pis ayak işlerini yaptığı, Yunanistan, İsrail, Güney Kıbrıs ve Mısır ittifakına Amerika’da açıktan destek vermektedir.

 “İsrail merkezli Jerusalem Post gazetesinin haberine göre, Yunanistan’da düzenlenen en büyük askeri tatbikat olarak değerlendirilen Iniohos 2019’da; Yunanistan, İsrail, BAE ve İtalya uçakları birlikte hareket etti. Tatbikata İtalya’nın ve İsrail’in, F-35 ile katıldığı belirtiliyor. “(17 Nisan 2019)

Türkiye’nin de geçtiğimiz ay tüm denizlerde tüm donanmanın katılımıyla eş zamanlı olarak yaptığı “Mavi Vatan” tatbikatını hatırlamakta fayda var.

Amerika’nın F-35 uçakları BAE’ne inerken, İngiliz F-35 uçakları Kıbrıs üslerinde konumlanırken, ABD THAAD füze savunma sistemi bataryalarından birinin Romanya’ya gönderilmesinin planladığını açıklanırken Türkiye’ye karşı koparılan S400 kıyameti çok manidardır.

AKDENİZ SAVAŞINDA F-35 VE S400’LERİN ROLÜ

Aslından en güzel analizi Alman Stern dergisi geçen hafta yaptı:

“ ABD, dünyanın her ülkesinin hava sahasında gizli jetleriyle uçabilen bir ülke. Dolayısıyla Türk hava sahasında da başta Akdeniz olmak üzere radara görünmeden uçabiliyor. S-400’lerin en önemli özelliği ise görünmez olarak nitelendirilen uçakları tespit edebilmesi.

Dergi yazısında  S-400 bataryalarının, Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki etkisini büyük ölçüde artıracağını söyledi. Yazıda, “Ankara’nın iradesi dışında, havadaki kimse bu alanda çalışamaz” denildi. (17 Nisan)

Zaten F-35 ambargosu gündeme geldiğinde İsrail’in nasıl mutluluk çığlıkları attığını hatırlarsınız. Dolayısıyla F-35 ve S400 kombinasyonuna donanmasının gücü eklendiğinde Türkiye’ye rakip olabilecekbir bölge aktörü bulunmamaktadır.

Burada Türkiye’nin yaptığı uçak gemisi/havuzlu çıkarma gemisi kombinasyonu olan TCG Anadolu  üzerine konulacak olan F-35’leri de eklerseniz resim ortaya çıkar.

Atılan çığlıkların asıl sebebi budur.

Bu çığlıkların arasında atlamamamız gereken bir konu daha bulunmaktadır.

KÜRESEL İNTERNET SANSÜRÜ

Uzun süredir özellikle Amerika merkezli internet sansürü konusu gündemdedir. Neredeyse internetin sahibi durumuna gelmiş büyük markalar özellikle Amerikan sağını sansürlemektedir. Eski Amerikan Dışişleri bakanı Kerry’nin “bu internet denen ufaklık yönetme işimizi gittikçe zorlaştırıyor”sözü çok manidardır.

“Avrupa Parlamentosu, Google, Facebook ve Twitter gibi çeşitli internet platformlarında yer alan terörle ilgili içeriklerin 1 saat içinde kaldırılmasını içeren düzenlemeye onay verdi.” (17 Nisan)

Geçtiğimiz haftalarda başka neler oldu?

Assange 7 senedir sığındığı Ekvator elçiliğinden sürüklenerek çıkarıldı ve Instagram İran’ın kötü çocuğu “Kasım Süleymani” nin hesabını kapattı.

Dünyanın sahibi olduklarını zannedenlerin canını sıkmaya başlayan İnternette sansür, filtreleme  ve bloklamaların giderek artacağını rahatlıkla söyleyebiliriz.

Ve son olarak gelelim asıl konumuza:

NOTRE DAME’DA YANAN NE?

2 hafta önce kaleme aldığımız “semboller üzerinden savaş” yazımızda şu soruyu sormuştuk:

“Türkiye Ayasofya’yı açarak Hristiyan dünyasının şimşeklerini üzerine çekseydi aynı sıralarda İsrail Kudüs’te ne yapacaktı? 7 tepeli İstanbul’un Ayasofya camisinden 7 tepeli Kudüs’ün Mescid’i Âksâ’sına giden yol bir semboldür. Ve bu yolu iyi anlamak gerekmektedir.”

Erdoğan’ın “tuzağa düşmeyiz, biz neyi ne zaman açacağımızı kendimiz belirleriz” mealinde sözlerinden Türk devletinin “dolduruşa gelmeyeceği” beyan edilmiştir. Dolayısıyla Yeni Zelanda cami katliamıyla başlayan son süreçte, Ayasofya’dan istedikerini elde edemeyenler bir sonraki durak olan Paris Notre Dame katedralini yakmışlardır.

Kudüs’te İsrail işgali altındaki Mescid-i Aksa’nın her daim baskın, saldırı, kuşatma ve yıkılma tehlikesi ile karşı karşıya olduğu zaten hepimizin malumu.

Sırası gelmişken 2016 yılında yazdığımız bir yazıdan iktibas yapalım:

“2012 yılında yayınlanan “Petrus Romanus” isimli kitapta yazarlar 2 tane çok ilginç öngörüde bulunurlar. Bunlardan biri Papa Benedict’in istifa edeceğidir ve gerçekten de 600 senedir olmayan bir olay olur ve bir süre sonra Papa istifa eder.Yazarların diğer öngörüsü ise İrlandalı Aziz Malachy’ye dayandırdıkları 600 yıllık bir kehanettir. Buna göre tanrı,  gelecek olan 112 papanın ismini Malachy’ye yazdırmıştır. Hristiyan teologlar bunun uydurma bir şey olduğunu söylese de Vatikan bu konuda hiçbir zaman resmi görüş bildirmemiştir. 111. Papa Benedict’in istifası ile 112. Papa Francis göreve gelmiştir. Bu papadan sonra Malachy başka kimsenin ismini yazmamıştır ve son Papayı Petrus Romanus olarak adlandırır. Son Papa’nın çok zor bir dönem geçireceğini, takipçilerini büyük sıkıntılar içinde bir arada tutmaya çalışacağını ve bu sıkıntılar bittiğinde ise 7 tepe üzerine kurulu şehir yok olurken korkunç bir yargıcın da onun takipçilerini yargılayacağını yazar. Tuhaf bir şekilde 7 rakamı yine karşımızdadır. Her ne kadar burada adı geçen 7 tepe üzerine kurulu şehrin Roma olduğu söylense de İstanbul ve Kudüs’ün de 7 tepe üzerinde kurulduğu bilinmektedir. Kehanetlerle hareket edecek değiliz ama bu tür kehanetlerin insanları bir şeylere hazırlamak gibi bir işlevinin olduğu da unutulmamalıdır.Bu bağlamda mıdır bilinmez ama Türk hükümeti birçok kesimin karşı koyma çabalarına rağmen İstanbul’un en yüksek tepesine devasa bir cami kondururken açılışını 7. ayda yapıyor ve ilk teravih namazı kılınıyordu.” (15 Ağustos 2016)

Roma’nın başı Katolik rahiplerin taciz/tecavüz skandalları ile derttedir. Türkiye’de Ayasofya gündeme getirilmeye çalışılmış, Mescid’i Aksa yıkılma yakılma tehdidi altındadır ve şimdi Vatikan’ın “Hristiyanlığın Fransa’daki sembolü” olarak tanımladığı ve Paris Başpiskoposluğuna ev sahipliği yapan katedral cayır cayır yanmıştır.

Ama Notre Dame katedralinin bir özelliği daha bulunmaktadır. Tapınakçıların, ki bugün güncel isimleriyle onlara Küreselciler diyoruz, yeraltına çekilmeden önceki son büyük ustası, 18 Mart 1314’te, Notre Dame Katedrali’nin önündeki meydana getirilip mahkumiyet kararı okundu aynı gün adanın diğer ucunda yakılarak idam edildi.

Burayı kimin yaktığına karar vermek görüldüğü gibi oldukça güç. 4 gün önce çatıdaki 16 heykelin restorasyon nedeniyle oradan kaldırıldığı, Hz İsa’nın sözde çarmıha gerilmeden önce başına takıldığına inanılan “Dikenli Taç”ın yangından kurtarıldığı yazılmaktadır.

Küreselcilerin yeni mekanı Çin’de yayınlanan Global Times gazetesi ise adeta çok ince bir mesaj vererek Assassin’s Creed: Unity (suikastçinin yuvası) oyununda yer alan Notre Dame’ın detaylı modelinin yeniden inşa için yardımcı olabileceğini yazmaktadır.

Çok ilginç bir durum. Yeniden inşa için Tapınakçıları/Küreselcileri konu alan bir oyunda yeralan grafik detaylar kullanılabilirmiş.

Adeta “bırakın Tapınakçılar yeniden yapsın, intikam alınmış olsun” der gibiler.

“Assassins Creed” kitapları, filmleri, oyunları ve çizgi filmleri ile büyük bir literatür.  Tapınakçılar (Hristiyanlar olarak algılatılıyor) ve Haşhaşilerin (Müslümanlar olarak algılatılıyor) bitmeyen savaşını anlatıyor.

Özellikle filminde verilen tapınakçıların “insan iradesini ele geçirme” çalışması çok ilginç bir konudur. İzlemenizi tavsiye ediyoruz.

Mesela “Assassing Creed – Unity” oyunu Fransız ihtilali sırasında geçiyor ve size o zaman dilimini anlatıyor.

Niye Fransız devrimi?

2017 yılında kalema aldığımız “Fransız devrimini geriye sarmak” başlıklı yazımızdan iktibas yapalım:

“Kendileriyle – sömürecekleri insanlar arasındaki son engel olan kralları kaldırmak amacıyla saldırmışlardı. Fransız devrimini bunun için yaptılar. Fransız kraliçesine gerçekte söylemediği ‘ekmek bulamazlarsa pasta yesinler’ cümlesini halkı kışkırtmak için ajan provokatörlere söyletmişlerdi. Fransız devriminin verdiği tecrübe ve başarıyla Bolşevik devrimini de yaptılar. Kralları devirdiler çünkü onlar kendi halklarına, topraklarına asla ihanet etmezdi. Ardından dünyanın en ucuz emtiası olan politikacı denen sınıfı ürettiler. Kendi çıkarlarından başka kimseye sadık olmamak üzere türetilen bu politikacılar sınıfı ile ülkeleri canları istedikleri gibi yönettiler, parçaladılar, dinleriyle oynadılar, inançlarını değiştirdiler. Bu çıkarcı sınıf aracılığıyla kendilerini göstermeden ülkelerin kanlarını emdiler, savaşlar çıkardılar, paralarını kendileri bastılar, doğal kaynaklarına el koydular.

(…) Küresel sermaye ile anlaşarak bir denge kuran bazı Avrupa devletleri monarjilerini korurken (Lüksemburg, İspanya, Belçika, Danimarka, Norveç, İngiltere) Fransız devrimine ve Bolşevik ihtilaline kurban edilen diğer Avrupa ülkeleri ise kralsız kalmışlardır. Dikkat edilirse görülecektir ki savaşı kaybeden ülkelerin monarşileri de gitmiştir.

Ve yazımızı şöyle noktalamıştık:

“Fransız devrimi ile laiklik adı altında bütün dünyanın dini ile birlikte ekonomisini de elinden alarak köleleştiren bu küresel çete ile hesaplaşma, melanet “dinleri” laikliği tarihin çöplüğüne gömerek Fransız ihtilalini geriye sarmanın vakti gelmiştir.”

Buraya kadar dilimiz döndüğünce dünya üzerinde Küreselcilerle – Ulus devletlerin, dinsizlerle – dindarların çatışmasını anlatmaya çalıştık.

Dün Twitter’da Tapınakçıların en karanlık bankası HSBC’nin (Hong Kong Shangai Banking Corporation) reklamın görünce işte budur dedik:

Sembolü 2D ve 3D piramit olan Tapınakçıların bankası HSBC’de piramitlerini İstanbul’un üzerine oturtmuştu reklamda. Hem de eski bir İstanbul fotoğrafının üzerine. Piramitlerin üzerindeki köprü sembolüne dikkatinizi çekeriz.

Müthiş bir subliminal çalışma ile “Kuşak yol” un Türkiye sembolü olan 3. Köprü  ve yeni havalimanıyla hazırız mesajı vermiş bankamız adeta.

Bu reklam bize, 3 sene önce Küreselcilerin adayı Hillary Clinton seçilemeyince yazdığımız “Geleceklerdi ama gelemediler sanki” başlıklı yazımızda incelediğimiz bir filmi hatırlattı. Orada da Çin’in finans merkezi Şangay’ın üzerine inen bir cisim vardı, benzerlik şaşırtıcı değil mi?

Yazımızdan iktibas yapıp, bitirelim:

“Birleşin, farklılıklarınızı unutun, yeni dünya düzenini ve tek merkezli dünyayı kurun.

Bunu tam olarak söyleselerdi muhteşem olacaktı. Filmde o kadar çok antik, şeytani, masonik semboller var ki tamamına girmek imkansız. Onun için asıl ana fikri olan sonuna gelelim.

Uzaylıların verdiği teknolojiyi paylaşmak istemeyen Rusya oluşturulan küresel dilbilimci takımla bilgi paylaşmayı keser. Ardından uzaylıların istila hazırlığında olmasından şüphelenen Çin ültimatom vererek uzaylıların topraklarını terk etmemesi durumunda savaş açacağını söyler. Küresel sermaye ile savaşan Putin ve Rusya gerçek hayatla ne kadar örtüşüyor değil mi?

Demek Çin’de Rusya ile Avrasya bloku oluşturarak küreselcilerin istediklerini yapmıyor olmalı ki filmde bu mesajı görüyoruz. Ama filmin sonunda Çin barışa son anda razı oluyor. Nasıl mı? Çin devlet başkanının ölen karısının son nefesinde kocasına söylediği barışla ilgili son sözlerini bir şekilde uzaylılardan öğrenen Louise Banks’ın kendisine bu sözleri hatırlatarak geçmişi ve geleceği görebilme yeteneği olduğunu ispat etmesi ile diyebiliriz. Tabii burada sanki Çin devlet başkanına filmde karısı ile ilgili bir ölüm tehdidi var gibi geldi diyorsanız o da sizin komploculuğunuz deriz.  Bu arada film afişlerinden birinde uzay gemisinin tam olarak Çin’in gerçek finans merkezi olan Şangay’ın tam tepesine oturtulduğuna dikkat çekelim. Gözümüz ekonominin üstünde, çökertiriz mesajı mı?”

Uzun bir yazı oldu ama başka türlü anlatamazdık, kusura bakmayın.

Son bir notla bitirelim:

2013 yılında HSBC’nin İstanbul Levent’te bulunan merkez binası çok kanlı bir saldırı ile havaya uçurulduğunda 27 kişi ölmüş ve yüzlerce kişi yaralanmış, bina kullanılamaz hale gelmişti.

Banka bazıları tarafından 2001 ekonomik krizini tetikleyenlerden biri olmakla suçlanmıştı.