Müttefikine (!) vermez, düşmanına (!) verir…

Charles Brown, Katar’dan video konferansla Pentagon’daki gazetecilere yaptığı açıklamada, Rusların Suriye’nin kuzeyindeki az sayıda ABD özel harekat birliklerinin yerleri konusunda kabataslak bilgilendirildiğini belirtti.

Spesifik alanların iletilmediğini ifade eden Brown, ‘Onlara ilettiğimiz alanlar aslında koalisyon güçlerimizin olduğu alanlar. Spesifik alanlar değil’ dedi. Brown, bunun öncesinde Rusları, endişe duydukları hava sahaları hakkında yakından uçmamaları konusunda ana hatlarıyla bilgilendirdiklerini dile getirdi.Pentagon Sözcüsü Peter Cook da Brown tarafından ‘çizilen alanların’ haricinde söz konusu yerler için daha detaylı bilgi aktaramayacağını ifade etti.Özel harekat birliklerinin bulunduğu noktalarla ilgili Ruslarla Pentagon’daki en üst düzey yetkililerin görüştüğünü belirten Cook, görüşmelerin ne zaman yapıldığına yönelik sorularını yanıtlamadı. Cook, Suriye’deki güçlerinin varlığı konusunda oraya konuşlandırıldıkları aralık ayına denk düşen bir dönemde Rusya’nın haberdar edildiğini dile getirdi.Cook, ABD özel harekat birliklerinin tam olarak nerede konuşlandırıldıklarının söylenmediğini tekrarladı. ABD ve Rusya savunma bakanlıkları, Suriye hava sahası üzerinde iki ülkenin hava kuvvetleri arasında çatışma çıkmasını önlemeye dönük mutabakat anlaşması imzalamıştı.Beyaz Saray, geçtiğimiz yıl sonunda yaklaşık 50 özel harekat askerinin DAEŞ’le mücadelede destekledikleri yerel güçlerin eğitimi için Suriye’nin kuzeyinde konuşlandırılmasını yetki vermişti. Özel harekat güçlerinin noktaları güvenlik gerekçesiyle açıklanmamıştı.
Sözcünün bu kadar ısrarla ve tekrarla Ruslara spesifik alanların verilmediğini belirtmesi bile insanda şüphe uyandıran bir suçluluk psikolojisinin işareti gibi. Eski bir analizimizde kullandığımız bir haberi hatırlatalım;
Türk F-16’ları ABD için nasıl ‘hayalet’ oldu? 17 Ağustos 2015 Pazartesi
Mustafa Kartoğlu, Star Gazetesi
(…) Fox News, Pentagon kaynaklarına dayanarak, ABD askeri yetkililerinin Türkiye’nin Kandil’e hava operasyonlarından ‘endişe ve öfke’ duyduklarını belirtiyor.
Ayrıntıda şunlar var:
Operasyon sadece 10 dakika önce ABD’ye bildirildi. Bir Amerikalı askeri yetkili, “İttifak Hava Operasyonları Merkezi’ne bir Türk subayı geldi ve operasyonun 10 dakika içinde başlayacağını, Irak üzerindeki bütün ittifak uçaklarının derhal Musul’un güneyine inmesi gerektiğini söyledi. Çok öfkelendik.Çünkü ABD özel kuvvetleri, Türklerin bombaladığı yerden uzak olmayan bir bölgede Peşmerge birliklerini eğitiyordu. Türk uçakları hakkında bilgimiz yoktu, haberleşme frekanslarını, hangi yükseklikte uçtuklarını, arama işaretlerini bilmiyorduk, ayrıca onları radarda görmemize yarayan bilgiler de bize verilmemişti.Bir ‘dost ateşi´ altında kalabilirdik” dedi.
Habere göre, aynı Türk subayı, ertesi gün, 25 Temmuz’da ikinci operasyon için bilgilendirmek üzere yeniden Operasyon Merkezi’ne geldiğinde ABD’li subaylar itirazlarını dile getirdi. Ancak Türk subayı da ABD’lilerle tartışmaya girdi. ABD’liler Türk savaş uçaklarının uçuş planlarını istedi, Türk subayı ise “Amerikalı eğitmenlerin bulunduğu yerleri bize verin” dedi.ABD subayları ise ‘nokta yer’ vermek yerine, daha geniş bir alanı kapsayan koordinatlar verdi.ABD’li subay, “Vermeden edemezdik, çünkü adamlarımızdan biri vurulsa Türkler ‘yer bildirmediniz’ diye bizi suçlardı. Bu riske giremezdik” dedi.
***
Özeti;
– Türkiye PKK’ya yönelik operasyonu ABD’ye ‘sadece 10 dakika önce’ haber vermiş ve ’10 dakikaya kadar vuracağız, uçaklarınızı çekin’ demiş.
– Devam eden operasyonlarda da bu bilgileri vermemiş, sadece ‘bölgede adamlarınız varsa yerlerini söyleyin, dikkat edelim’ demiş. Ve bu bilgileri almış;ancak Amerikalılar ‘adamlarının yerleri anlaşılmasın’ diye geniş bir alan vermişler!
– Bölgedeki ABD ve müttefiklerine uçuş, hedef, haberleşme frekansları, radarda görünmeyi sağlayan kimlik bilgilerini vermemiş, ‘hayalet’ olarak bölgeye girmiş.
Özetteki ayrıntı;
1- ABD’lilerin ‘adamları’ Peşmerge’ye eğitim veriyordu, ancak Kandil ve çevresinde yapılan operasyonlardan nedense ‘endişe ve öfke’ duymuşlardı!
2- Türk F-16’larının iletişim ve savaş kodlarını bilmiyorlar, uçakları havadayken göremiyorlardı!
Birinci ayrıntı hakkında daha fazla yorum yapmayalım.
Ancak ikincisi daha önemli.
F-16’lar ABD’li Locheed Martin şirketi tarafından üretiliyor. Şirket aynı zamanda ABD ordusunun ana silah ve savaş uçağı tedarikçisi. F-16’ların montajı uzun süredir Türkiye’de TAI tarafından yapılıyor. Ancak seyrüsefer, dost-düşman tanımlama ve savaş sistemlerine ilişkin yazılımları ABD’den geliyor.
Bir süredir bu yazılımlar üzerinde Aselsan ve Havelsan da çalışıyordu.
Askeri kaynaklar, F-16’larda artık ‘yerli yazılım’ da kullanıldığını doğruladı.
Ne dersiniz;
Bağımlılıktan ‘bir ölçüde’ bile olsa kurtulmak, müttefikler arasında ‘daha medeni’ ve aslında ‘taraflar için daha yararlı’ bir ilişki sağlamıyor mu?